Gazeteci Merdan Yanardağ serbest bırakılsın!

TELE1 Genel Yayın Yönetmeni ve BirGün gazetesi yazarı Merdan Yanardağ, dün çalıştığı televizyon kanalında “Terörle Mücadele” polisleri tarafından gözaltına alındı.

Merdan Yanardağ [Photo: Tele 1]

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) TELE1’e yönelik soruşturmasının ardından, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Yanardağ’ın geçtiğimiz hafta TELE1’deki bir programda PKK lideri Abdullah Öcalan hakkında söylediklerini gerekçe göstererek soruşturma başlatmıştı. “suçu ve suçluyu övme” ve “terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla gözaltına alınan Yanardağ, bugün savcılığa sevk edilecek.

Dünya Sosyalist Web Sitesi, bu gerici devlet baskısını kınar ve Yanardağ’ın derhal serbest bırakılmasını talep eder. Bir gazetecinin yaptığı konuşma nedeniyle gözaltına alınması, ifade özgürlüğüne ve temel demokratik haklara yönelik açık bir saldırıdır.

Yanardağ, geçtiğimiz hafta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’nden (AKP) Diyarbakır milletvekili Galip Ensarioğlu’nun bir röportajına yanıt vermişti.

Ensarioğlu, röportajda, Erdoğan hükümeti ile PKK arasında yürütülen ve 2015’te çöken “barış süreci”nin yeniden canlandırılması hakkında yorumlarda bulunmuştu. Ensarioğlu, yürütülen müzakereler hakkında “Öcalan daha samimiydi,” diyor ve “Kandil’in ve Selahattin Demirtaş’ın sürecin bitmesinde günahı var,” diye ekliyordu.

Yanardağ, bu röportajın Erdoğan hükümetinin yeni bir “çözüm süreci” başlatmasına işaret ettiğini söyleyip bunu kınadıktan sonra Öcalan’a uzun süredir uygulanmakta olan tecridi eleştirerek şunları söylemişti: “İmralı’ya baktığımız zaman, 70 yaşını geçmiş bir Abdullah Öcalan ve kabul etmek gerekir ki çok uzun süredir, 25 yıldır kesintisiz hapiste ve tecritte olan bir kişiden söz ediyorum.”

Yanardağ şöyle devam ediyordu: “Türkiye’de en uzun süre yatan siyasi mahkûmdur. Normal infaz yasaları geçerli olsa aslında serbest bırakılması gerekiyor, ev hapsi vs. Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin hukukta hiçbir yeri yoktur. Kaldırılması lazım.”

Yanardağ ardından Erdoğan hükümetinin yetkililerinin zaman zaman Öcalan ile gayri resmi olarak görüştüğünü belirterek şunları ekliyordu: “Ama orada elinde rehin olarak tutmuşsun, adamla pazarlık yapıyorsun. Onun üzerinden tehdit savuruyorsun. Ailesiyle bile görüşemiyor, avukatlarıyla görüşemiyor. Böyle bir infaz düzeni olabilir mi? Abdullah Öcalan hafife alınacak birisi değil. Neredeyse cezaevinde filozof oldu çünkü okumaktan başka bir şey yapmıyor.”

Öcalan, 1999 yılında siyasi sığınma hakkı ihlal edilerek, CIA destekli bir MİT operasyonuyla Kenya’da yakalanmış ve Türkiye’ye getirilmişti. Yanardağ’ın, o zamandan beri Marmara Denizi’ndeki İmralı Adası’nda “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” ile tutulan Öcalan’ın tecrit koşullarından söz etmesi, inkâr edilemez bir gerçeğin dile getirilmesidir.

Asrın Hukuk Bürosu, dün yaptığı açıklamada, müvekkilleri Öcalan’dan ve adadaki diğer üç müvekkilinden 25 Mart 2021’den beri haber alamadıklarını belirtti. Açıklamada “Temel hak ve özgürlüklerin engellenmesi İmralı’daki işkence biçimlerindendir,” deniyor ve müvekkillerden “haber alınamaması, dış dünyadan tüm bağlarının koparılması, sağlık durumları ile tutulma koşulları hakkında hiçbir bilgiye sahip olunamaması İmralı’da işkencenin geldiği en şiddetli aşamadır,” diye ekleniyordu.

Büro, 2022’de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’ne yaptığı başvuruyu hatırlatıyor ve Komite’nin Eylül 2022’de tedbir kararı verdiğini belirterek şunları ekliyordu: “Komite, ‘Avukatları ile herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmadan derhal görüştürülmeleri gerekmektedir’ şeklinde verdiği tedbir kararını 19 Ocak 2023 tarihinde hükümete yeniden hatırlatmıştır.”

Avukatlar, hükümetin bu karara uymayı reddetmesinin ve diğer tecrit biçimlerinin sürdürülmesinin “görevi kasten kötüye kullanma suçu ile birlikte işkence suçunu oluşturduğunu” vurguluyordu.

Asrın Hukuk Bürosu Nisan ayında yaptığı bir açıklamada da Öcalan’ın ve adadaki diğer müvekkillerinin 25 Mart 2021 tarihinden itibaren “incommunicado” (mutlak iletişimsizlik) koşullarında tutulduğunu belirtmişti.

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre avukatlar, “İmralı Adası’nın Türkiye’de tek ada cezaevi olduğunu ve askeri yasak bölge kapsamında olduğunu, olağanüstü bir rejimle yönetildiğini … bunun tecrit olduğunu, üzerine bir de avukat, aile, telefon ve mektup hakkının engellemesinin ayrı bir ‘ceza’ sistemi halini aldığını” ifade etmişti. Avukatlar ayrıca “Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) 5 Ağustos 2020’de hazırladığı ve İmralı’da uygulanan tecridi ‘kabul edilmez’ olarak gördüğü raporu” hatırlatıyordu.

Yasalara göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan hükümlülerin on beş günde bir yakın akrabalarıyla bir saat ziyaret hakkının yanı sıra on beş günde bir aynı kişilerle telefon görüşmesi hakkı bulunuyor. Öcalan’ın bu son derece sınırlı haklardan bile mahrum bırakılması, temel demokratik hakların açıkça çiğnenmesi anlamına gelmektedir.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Yanardağ’ın gözaltına alınmasının ardından yaptığı açıklamada, gazetecinin “ifade özgürlüğü hakkını” kullandığını ve herhangi bir şekilde “şiddete çağrı” yapmadığını belirterek serbest bırakılmasını talep etti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) de yaptığı açıklamada devlet baskısını kınayarak şunları belirtti: “Tele1 TV Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın, insanlık dışı olan İmralı tecridi ile ilgili değerlendirmesi nedeniyle hakkında başlatılan soruşturma süreci Türkiye’de yargı ve RTÜK’ün iktidarın politikalarına göre hareket ettiğini bir kez daha gösterdi.”

Açıklama şöyle devam ediyordu: “RTÜK, bu tutumundan vazgeçmeli, muhalif kanallara yönelik baskıları sonlandırmalıdır. Yargının ise Sayın Öcalan’a uygulanan tecride eleştiri yapanlara karşı değil İmralı’da yasaları uygulamayanlara karşı harekete geçmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz.”

HDP’nin eski eş başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ da dahil olmak üzere binlerce üyesi, Yanardağ’ın gözaltına alınması ile benzer gerekçelerle yıllardır hapiste tutuluyor.

Ankara ile PKK arasındaki NATO destekli müzakerelerde önemli bir rol oynayan HDP, bu sürecin ABD emperyalizminin Suriye’deki Halk Savunma Birlikleri’ni (YPG) başlıca vekil gücü haline getirmesi sonucu çökmesinden beri Erdoğan hükümetinin antidemokratik baskısı altında bulunuyor.

Geçtiğimiz Mayıs ayında yapılan ve ikinci turda bir kez daha Erdoğan’ın kazandığı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde TELE1 ve HDP, Erdoğan’a karşı Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemişti.

WSWS, hem Kürt milliyetçisi partilerle hem de Yanardağ ile belgelenmiş ve uzlaşmaz siyasi farklılıklara sahiptir. Bununla birlikte, Yanardağ’ın gözaltında alınmasında ve sayısız Kürt siyasetçinin tutukluluğunda temel demokratik hakların ihlali söz konusudur. İşçiler, temel demokratik hakların savunulmasının ayrılmaz bir parçası olarak, Türkiye’de ve dünya çapında gazetecilerin ve tüm siyasi tutukluların serbest bırakılmasını talep etmelidir.

Loading