Suriye’nin El Kaide kökenli yeni yönetiminin Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani, Savunma Bakanı Mirhaf Ebu Kisra ve İstihbarat Başkanı Enes Hattab Çarşamba günü Ankara’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Heyet önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ardından da mevkidaşlarıyla görüşmeler yaptı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Şeybani ortak basın toplantısında Suriye’nin “toprak bütünlüğünü” savunduklarını vurguladılar. Fidan, asıl olarak hükümetinin ABD destekli Kürt güçlerinin tasfiyesi konusunda yeni Suriye hükümetine destek verme niyetini ifade ederek, “Yeni Suriye’de terör örgütlerine yer yok. Terör örgütleriyle mücadele alanında 3. ülkelerle işbirliği alanında tecrübelerimiz var. Tüm imkanlarımızı kullanmaya hazırız,” dedi.
Şeybani ise “Yeni yönetim, Suriye topraklarının Türkiye ve Türk halkına karşı tehdit olmaktan çıkarılması gerektiğine inanmaktadır,” diyerek Ankara’nın iddiasını destekledi.
Yeni yönetimin Ankara’ya yaptığı bu ilk ziyaret, El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) önderliğindeki cihatçıların Rusya ve İran destekli Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad rejimini devirmesinin arkasındaki devletlerin Suriye’nin paylaşılması mücadelesinin yoğunlaştığı koşullarda gerçekleşti.
Türkiye, ülkenin kuzeyindeki Kürt güçlere (YPG/SDG) karşı kendi vekil gücü olan Suriye Milli Ordusu’nu (SMO) doğrudan destekliyor. Diğer yandan Ankara Şam’da iktidarı ele geçiren HTŞ üzerinde önemli bir etkiye sahip.
ABD ve Avrupalı emperyalist güçler, ülkenin güneyindeki işgalini genişleten İsrail ve ayrıca Körfez ülkeleri de çıkarlarını ilerletmek ve yeni yönetim üzerinde nüfuzlarını güçlendirmek için son günlerde çeşitli girişimlerinde bulundular.
ABD geçen hafta acil insani yardım ve bazı enerji tedarikleri üzerindeki kısıtlamaları 6 ay boyuncu hafifletirken, Avrupa’nın da muhtemelen ay sonunda benzer adımlar atacağı bildirildi. Alman ve Fransız dışişleri bakanlarının AB’yi temsilen yaptıkları Şam ziyaretinden sonra 9 Ocak’ta ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Almanya ve İtalya dışişleri bakanları Roma’da Suriye konulu bir toplantı düzenleyerek ortak bir tutum belirlemeye çalıştılar.
HTŞ üzerinde Türkiye ile birlikte en etkili güç olduğu varsayılan Katar, ABD’nin yaptırımları hafifletme kararı sonrası hızlı bir şekilde Suriye’ye gaz dolu deniz tankeri gönderdi ve kamu sektöründeki çalışanların maaşlarını desteklemeyi teklif etti.
12 Ocak’ta ise Riyad, Suriye dahil 11 Arap Birliği üyesi ülkenin yanı sıra Türkiye ve Batılı devletlerin katıldığı Suriye üzerine toplantılara ev sahipliği yaptı. Toplantıdan somut bir sonuç çıkmazken Arap ve Batılı basındaki yorumlara göre, Suudi Arabistan etkinliğe ev sahipliği yaparak, Riyad’ın Suriye’nin yeniden inşasında Türkiye ve Katar ile birlikte öncü bir rol oynama isteğini gösterdi. Geçmişte Suudi Arabistan ve Türkiye, Esad’a karşı çıkan farklı grupları desteklemişlerdi.
Riyad’daki toplantıda Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock şunları söyledi: “Suriyelilerin şimdi iktidar değişiminden hızlı bir şekilde faydalanmaya ihtiyacı var ve biz de Suriye’de hiçbir şeyi olmayanlara yardım etmeye devam ediyoruz, iç savaş boyunca yapmış olduğumuz gibi, gıda, acil barınma ve tıbbi bakım için 50 milyon avro daha sağlayacağız.”
Suriye üzerine nüfuz mücadelesi sahada da devam ediyor. İsrail, Esad rejiminin devrilmesinin ardından Suriye’nin askeri altyapısının büyük kısmını çökertti ve Suriye topraklarındaki işgalini genişletiyor. İşgalini Şam’ın dış kesimlerindeki Mezze Askeri Havalimanı yakınlarındaki Beddua bölgesine kadar ilerleten İsrail ordusu, başkentin yaklaşık 20 kilometre kadar yakınına geldi.
Londra merkezli, Esad karşıtı Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Çarşamba günü İsrail’in ilk kez bir HTŞ askeri konvoyunu vurduğunu, biri sivil, üç kişiyi öldürdüğünü bildirdi. Ankara İsrail’in Suriye’deki gücünü artırmasından rahatsızlık duyarken Tel Aviv Türkiye’nin HTŞ üzerindeki nüfuzundan hoşnutsuzluğunu gizlemiyor.
6 Ocak’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Savunma Bakanı Israel Katz ve Maliye Bakanı Bezalel Smotriç’e sunulan Nagel Komisyonu raporunda, “Türkiye’nin Şam’da en etkili güç haline geldiği ve İran’ın Şii ekseninin yerini Sünni-Türk ekseninin aldığı” belirtildi.
“Türkiye’nin Suriye’yi güdümlü bir devlete dönüştürme ve böylece bölgesel etkisini artırma konusundaki çıkarları açıktır. Sahadaki eylemler ve hızla tırmanabilecek potansiyel tehditlere hazırlıklı olunmalı” denilen raporda Türkiye ile olası çatışmaya hazırlık için askeri yeteneklerin güçlendirilmesi gerektiği savunuldu.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan da Temmuz ayında yaptığı açıklamada “Filistinlileri korumak” adına İsrail’e askeri müdahalede bulunabileceklerini açıklamış; Ekim ayı başında ise meclis açılışında yaptığı konuşmada, İsrail ile Türkiye arasında bir savaş uyarısında bulunarak “‘Vaat edilmiş topraklar’ hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, bizim vatan topraklarımız olacaktır,” demişti.
İsrail Suriye’nin kuzey doğusunda enerji kaynaklarının ve tarım ambarlarının büyük kısmını kontrol eden SDG’yi müttefiki ilan etti. Türkiye ise 40 yıldır bastırmaya çalıştığı Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) bir uzantısı olarak gördüğü SDG’nin Şam yönetimine tabi olarak kendini feshetmesini aksi taktirde askeri operasyon düzenleyeceğini duyurdu.
Suriye’deki Kürt güçlerin konumu Türkiye ile Fransa arasında da gerilimleri artırdı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron önceki hafta Suriye’de “terörle savaş”ta Batı’nın müttefiki olan “Kürtler gibi özgürlük savaşçılarını” terk etmeyeceklerini söylerken SDG Dış İlişkiler Sorumlusu İlham Ahmed, Fransa’nın da bölgeye asker göndermesi çağrısı yaparak “ABD ve Fransa gerçekten de tüm sınırı güvence altına alabilir. Bu askeri koalisyonun böyle bir sorumluluğu üstlenmesine hazırız,” demişti.
Gazeteci Fehim Taştekin Fransa’nın Suriye’de Kürt güçlerin hakim olduğu bölgelerde ve ABD üslerinde az sayıda birliğinin bulunduğunu söylerken, El-Meyadin kanalına dayandırdığı haberinde SDG’nin ilk kez Fransız yapımı SİHA’lar edindiği iddiasına yer verdi.
Türkiye Dışişleri bakanı Hakan Fidan 10 Ocak’ta isim vermeden NATO müttefiki Fransa’yı küçümseyen bir tepki gösterdi. Fidan “Avrupa’daki bazı küçük ülkelerin Amerika’nın şemsiyesi altında söz söylemeye dönük politikalarının kendilerine hiçbir katkısı olmadığını” söyledi.
Fidan, yaklaşık 35 yıldır Ortadoğu’yu mahveden ABD emperyalizminin bölgedeki varlığını meşrulaştıracak şekilde, “Amerikalılar yokken bölgeye gelebiliyorlarsa görelim. Ama bunun böyle olmadığını biliyoruz,” dedi ve ekledi: “[Suriye ile ilgili] bizim muhatabımız ABD’dir. ABD’yle konuşuruz. Arkasına takılan ülkelerle değil. Diğerlerini muhatap almıyoruz.”
Ankara Esad rejiminin devrilmesinin dengeleri kendi lehine çevirdiğini düşünüyor ve Kürt güçlerin herhangi bir yasal statü elde etmeden fiili özerk yönetimi tasfiye etmesini dayatmaya çalışıyor. Bu amaçla çeyrek yüzyıldır Türkiye’de hapiste tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan üzerinden PKK’yi ve Suriye’deki kardeş örgütlerini silah bırakmaya zorluyor.
Öcalan ile görüşen Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) heyetinden milletvekili Sırrı Süreyya Önder Salı günü yaptığı açıklamada “barış” iddiasıyla yürütülen müzakerelerin Ortadoğu’daki emperyalist paylaşım mücadelesinin bir parçası olduğunu şu sözlerle ifade etti: “İktidar, bizim atfettiğimiz anlamda ‘devlet aklını’ devreye sokup, belirsizlik karşısında Kürtlerle barışacak ve Ortadoğu’da bu şekilde mi temel aktör haline gelmeye çalışacak, yoksa ‘kadife eldiven içindeki demir yumrukla’ Suriye’de Kürtlerle sert bir çatışmaya mı girecek? Şu anda ulaşılmak istenen temel nokta bu iki seçenek arasında karar kılmak.”
Fidan’ın “tek muhatap” olarak gördüğü ABD ile müzakerelerden sonuç çıkmaması ve Türkiye’nin 2.000 Amerikan askerinin de bulunduğu bölgedeki Kürt güçlerine bir askeri harekat düzenlemesi, iki NATO müttefikinin Suriye’de tehlikeli bir şekilde karşı karşıya gelmesi sonucunu doğurabilir.
Daha fazlasını okuyun
- Ankara ile Washington Suriyeli Kürtlerin geleceği konusunda anlaşamazken, İsrail Türkiye ile savaş uyarısında bulunuyor
- DEM Parti heyetinin Öcalan ile görüşmesi neye işaret ediyor?
- Esad’ın devrilmesinin ardından büyük güçler arasındaki çatışmalar alevlenirken Avrupalı emperyalistler Rusya’nın Suriye’den çekilmesini talep ediyor
- “Feminist dış politika” iş başında: Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock Suriye’de El Kaide teröristleriyle görüştü