ABD Başkanı Donald Trump, 8 Ağustos’ta, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bugün Alaska’da bir görüşme yapacağını ilan etmişti. Bu duyurunun ardından, Rus birlikleri Ukrayna’nın Donbas bölgesinde bir hücum başlattılar.
Rus birlikleri Ukrayna’da genellikle oldukça yavaş ilerlemişken, bu kez 11 Ağustos dolaylarında 15 kilometre mesafe katettiler. Drone saldırılarından kaçmak için motosiklet kullanan piyadelerin öncülüğünde düzenlendiği bildirilen saldırı, Zolotiy Kolodyaz ve Vesele köylerine ulaştı. Bu noktadan, Donbas’ta halen Ukrayna birliklerinin elinde bulunan Pokrovsk ve Kramatorsk gibi şehirlere ikmal yapılan ana yol kesilebilir.
Rusya’nın kıskacı Pokrovsk ve Kostiantinivka’nın etrafını sarıyor. On binlerce Ukrayna askerinin mahsur kaldığı bildirilen bu şehirler, kuzey Donbas’taki ana Ukrayna savunma hattının kilit noktalarıdır. Saldırı, bu savunma hattını kırarak Rusya’nın Ukrayna’nın orta ovalarına ve Dnipro, Zaporijya ve başkent Kiev gibi büyük şehirlere yönelik saldırısının önündeki son büyük engeli ortadan kaldırma tehdidi oluşturuyor.
Böyle bir durum, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy rejiminin ayakta kalmasını sorgulanır hale getirecektir. Üç yıllık savaşta korkunç kayıplar veren Ukrayna ordusu, Donbas’ın nispeten engebeli arazisine kıyasla insansız hava araçları, füzeler ve topçu bombardımanına daha fazla maruz kalacağı ovalarda savunma hatlarını yeniden inşa etmeye çalışmak zorunda kalacaktır.
NATO’ya ve onun Kiev’deki kukla rejimine yakın kaynaklar, görünüşte tarafsız veya Rusya yanlısı kaynaklardan gelen haberlerin genel hatlarını doğruladı. ABD tarafından finanse edilen Radio Free Europe/Radio Liberty (RFL/RL), Fin yedek subay ve askeri analist Pasi Paroinen’in şu sözlerini aktardı: “Ukraynalılar durumu hızla düzeltemezlerse ve Ruslar bunu sağlamlaştırıp gerçek bir atılım haline getirebilirlerse bu, savaşın en önemli olaylarından biri olabilir.”
NATO yanlısı kaynaklar bile Ukrayna ordusunun kan kaybından bitkin düştüğünü açıkça belirtiyor. RFE/RL, “Rusya’nın motorlu saldırıları etkili oldu, çünkü Ukrayna askerleri mevzileri veya siper çukurlarını dolduracak sayıya sahip değiller,” diye yazdı. RFE/RL Ukrayna cephelerini ziyaret eden Polonyalı askeri analist Konrad Muzyka’nın şu sözlerine yer verdi: “Pokrovsk’un düşmesi bu aşamada sadece an meselesi. ... Ukraynalılar şehirde savaşacak insan gücüne, Rusların şehrin güney kesimleri ile bağlantısını kesecek yan manevra yapma kapasitesine sahip değiller.”
Bölgede kanlı çatışmalar devam ediyor ve birkaç Ukrayna tugayı boşluğu doldurmak için yeniden konuşlandırıldı. İkinci Dünya Savaşı dönemindeki SS Das Reich tümeninin Wolfsangel sembolünü bayrağında taşıyan neo-Nazi birimi Azak Taburu kuvvetleri halkın, Ukrayna’daki savaşa karşı giderek gözünün açılması nedeniyle cephedeki birliklerin kaçmasını önlemek için bölgeye konuşlandırıldı. (Ayrıca bakınız: Ukrayna “Suriye senaryosu” ile mi karşı karşıya?)
Rus birliklerinin, Ukrayna güçlerinin tam olarak mayınlayacak zaman bulamadığı önemli yollardaki kontrolünü sağlamlaştırmaya çalıştığı ve bu yollar üzerinde hızlı bir ilerleme sağlamak için daha büyük tank gruplarını konuşlandırmaya çalışabileceği bildiriliyor. Aynı zamanda, Rusya’nın Ukrayna’daki bombardımanları da şiddetleniyor. Dün, Rus füze saldırıları, Ukrayna’daki fırlatma rampalarından Moskova’yı bombalayabilecek Almanya finansmanlı Sapsan balistik füzeleri imal eden dört fabrikayı yok etti.
Bu hücum, NATO güçlerinin iki eski Sovyet cumhuriyeti olan Ukrayna ile Rusya arasında kardeş kavgasını körüklemesinin yarattığı yıkıcı sonuçları ortaya koyuyor. NATO güçleri 2014 yılında Kiev’de aşırı sağcı bir darbeyi destekleyerek, Rusya yanlısı Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’i devirdiler ve Azak Taburu gibi Ukrayna milliyetçisi birliklerin Ukrayna’nın doğusundaki Rusça konuşulan bölgelere saldırmasıyla Ukrayna’yı iç savaşa sürüklediler. Ardından, aşırı sağcı Kiev rejimini Rusya’ya karşı kıyasıya silahlandırdılar.
Putin’in 2022’de Ukrayna’yı istila etme yönündeki gerici kararının ardından, dönemin Britanya Başbakanı Boris Johnson’ın temsil ettiği NATO ittifakı, Ukrayna yetkililerine Kremlin’in sunduğu barış görüşmelerini kesmeleri talimatını vermek üzere müdahalede bulundu. Bu, yüz binlerce kişinin ölümüne veya yaralanmasına neden olan üç yıllık bir savaşı devreye soktu. NATO’nun desteğine rağmen, Ukrayna güçleri nihayetinde Rus rakiplerine karşı silah bakımından yetersiz kaldılar.
ABD ve Avrupa medyası Ukrayna’daki kayıplar hakkında gerçek bir tartışmadan kaçınırken —Zelenskiy bir keresinde sadece 31.000 Ukraynalının öldüğü şeklinde apaçık bir yalan söylemişti— bu kayıplar açıkça korkunç boyutlardadır. Eski Trump yönetimi danışmanı Albay Douglas MacGregor gibi Washington’daki kaynaklar 1,8 milyon Ukraynalının öldüğünü söylüyor. Gerçek rakamlar ne olursa olsun, mevcut saldırı Ukrayna’nın savaşacak yaştaki nüfusunun önemli bir bölümünü kaybettiğini açıkça ortaya koyuyor.
Kremlin’in şu anki askeri başarıları, milliyetçi politikasının iflasını hiçbir şekilde değiştirmez. Sovyet sonrası Rus kapitalist oligarşisinin gerici bir aracı olan Kremlin, doğası gereği emperyalizmle anlaşmaya yönelmektedir. “Batılı ortaklar” ile Avrupa için yeni bir “güvenlik mimarisi” üzerinde anlaşmaya varılması çağrısı, Ukrayna’nın çoğunlukla Rusça konuşulan ve halihazırda büyük ölçüde Kremlin’in kontrolünde olan Donetsk, Luhansk, Zaporijya ve Herson bölgelerini ilhak etmeyi içermektedir. Bu çağrının görünür ve ölümcül bir kusuru var.
Bu tür planlar, Batı Ukrayna’da Rusya ile NATO arasında tampon görevi görecek bir hükümet kurmak için birini bulmaya dayanmaktadır. Bununla birlikte, Avrupa Birliği (AB) ve Amerikan egemen sınıfının güçlü kesimlerinin Ukrayna üzerindeki hakimiyetlerini sürdürmeye ve mevcut Ukrayna rejimini Rusya’ya karşı bir araç olarak kullanmaya kararlı oldukları açıktır. Özellikle AB, Rusya ile savaşı sadece jeopolitik hedefleri için kritik öneme sahip olarak görmekle kalmıyor. AB, Rusya ile savaşı işçileri hedef alan büyük çaplı sosyal kesintilerle finanse edilen ve halkın desteğini almayan yeniden silahlanma politikasını meşrulaştırmak için de kullanıyor.
Rusya ordusu saldırı pozisyonunda olsa da Putin’in Trump ile görüşmesi öncesinde Rus egemen seçkinleri arasında şiddetli bir siyasi kriz patlak verdi. Bazı gruplar Pokrovsk saldırısının Kremlin’i Alaska’da bir anlaşma yapmak için daha güçlü bir konuma getirdiğini savunurken, diğerleri, özellikle ordu ve istihbarat servisleri çevresindekiler, hızlı bir askeri tırmanıştan yana. İlk grubu temsil eden Profesör Vladimir Priakhin, Nezavisimaya Gazeta’da şöyle yazdı:
Görüşümüze göre, müzakerelerin olası sonuçları hakkında aşırı iyimser değerlendirmelerden kaçınmalıyız. Büyük olasılıkla, çözüme giden zorlu bir yolun henüz başındayız. … Ancak birliklerimiz Donbas’taki cephede ilerledikçe Beyaz Saray’ın “tavizlerinin” giderek daha belirgin hale geldiğini unutmamalıyız.
Gerçekte, Washington ve Kiev, Alaska zirvesine hazırlanırken “taviz vermek” bir yana, tehditler savurmaya devam ettiler. Trump, Putin’in NATO’nun acil ateşkes talebini kabul etmemesi halinde bunun Rusya için “ciddi sonuçları” olacağı konusunda uyarıda bulunurken, Zelenskiy dün Ukrayna’nın NATO’ya katılmayacağına dair hiçbir garanti vermeyeceğini açıkladı.
Bu temel üzerinde yapılacak bir “barış”, Berlin, Paris, Kiev ve Moskova arasında 2015 yılında imzalanan Minsk Anlaşması’nın ardından sağlanan kısa süreli ateşkes kadar kırılgan olacaktır. Nitekim NATO, bu durumda genişlemiş Rusya Federasyonu’nun sınırlarına doğrudan komşu olan batı Ukrayna’ya asker konuşlandırabilecektir.
Rusya Devlet Duması Milletvekili ve Korgeneral Viktor Sobolev ise Trump-Putin görüşmesinin “hiçbir koşulda” savaşı sona erdirmeyeceğini belirterek, Çernigov, Sumi, Harkov, Dnipropetrovsk ve Mıkolayiv bölgelerinin ilhak edilecek bölgeler listesine eklenmesini istedi. Rus ordusunun Sobolev’in özel fetih planını uygulayıp uygulayamayacağına bakılmaksızın, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik herhangi bir büyük çaplı istilası çok açık bir risk taşıyor. Bu, NATO’nun Rus istilasını önlemek için Batı Ukrayna’yı istila etmesi veya doğrudan Rus kuvvetlerini bombalamaya başlaması durumunda NATO ile doğrudan bir çatışmaya yol açabilir.
Uluslararası işçi sınıfı, Stalinist bürokrasinin 1991’de Sovyetler Birliği’ni dağıtmasının gerici sonuçlarıyla karşı karşıya. İşçiler şu gerçekle yüzleşmelidir: katliamın, dünyanın başlıca nükleer güçleri arasında kızışan askeri çatışmaları kapsayarak korkunç bir şekilde kızışması yakın bir tehlike olarak ortaya çıkmaktadır.
Bugünkü görüşmelerin sonucu ne olursa olsun, NATO-Rusya savaşının kalıcı bir askeri-diplomatik çözümü söz konusu olmayacaktır. Bu savaş, emperyalizmin Çin’in yükselen ekonomisine karşı savaş planlarıyla ve Ortadoğu’daki yeni sömürgeci savaşla ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır. Bu savaş sona erdirmenin ve medeniyeti yok etme potansiyeli olan küresel bir savaş tehlikesini önlemenin tek yolu, işçi sınıfının savaşa karşı uluslararası sosyalist hareketinin inşasından geçmektedir.