Hükümetin sefalet sözleşmesi dayatmasına karşı kamu emekçileri ülke genelinde iş bıraktı

Kamuda memur statüsünde çalışan yaklaşık 4 milyon kamu emekçisi ve 2,5 milyon emekliyi ilgilendiren toplu sözleşme görüşmelerinde hükümetin dayattığı düşük zam teklifi karşısında emekçiler pazartesi günü ülke genelinde iş bıraktı.

Artan hayat pahalılığı karşısında geçtiğimiz yıllarda reel ücretleri önemli derecede gerileyen kamu emekçilerinin öfkesi o kadar büyüktü ki tarihte ilk defa aralarında hükümet yanlısı konfederasyonların da bulunduğu tüm kamu emekçisi sendika konfederasyonları iş bırakma eylemine katılma kararı almak zorunda kaldı.

İş bırakan kamu emekçilerinin 18 Ağustos 2025'te Ankara'da düzenlediği gösteriden. [Photo: MemurSenKonf/X]

Katılım oranına ilişkin resmi bir açıklamanın olmadığı greve Memur-Sen, Kamu-Sen, Birleşik Kamu-İş, KESK, BASK ve DMK gibi konfederasyonların yanı sıra HAK-SEN, YURT-SEN ve ASİM-SEN gibi bağımsız sendikalar da katıldı. Yaklaşık 2,3 milyon kamu emekçisi bir sendikaya üye.

Emekçiler başta Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere hemen her ilde protesto gösterileri düzenlediler. Ankara’daki eyleme on binlerce kişinin katıldığı bildirildi. Uluslararası sözleşmelere ve birçok mahkeme kararına aykırı şekilde kamu emekçileri için grev yasağı söz konusu olsa da ve pazartesi günkü eylem bir “genel grev” olarak adlandırılmasa da eylem özellikle birçok seferin iptal edildiği demiryollarında ve PTT hizmetlerinde etkili oldu.

TCDD ve PTT genel müdürlükleri, iş bırakma öncesi emekçilere gönderdikleri yazılarda, “iş bırakma eylemine kesinlikle katılmamaları gerektiğini” ifade etti ve katılanlar hakkında disiplin işlemleri başlatılacağı tehdidinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti, ilk görüşmenin ardından memur ve memur emeklisine 2026’nın ilk altı ayında yüzde 10, ikinci altı ayında yüzde 6, 2027’nin ilk altı ayında yüzde 4 ve ikinci altı ayında yüzde 4 artış teklif etmişti. Görüşmelerde kamu emekçilerini temsil eden sendika konfederasyonlarından Memur-Sen ise ilk yıl için toplamda yüzde 88, ikinci yıl için ise toplamda yüzde 46 zam talep etti.

Hükümetin teklifi ile işçilerin talepleri arasındaki devasa uçuruma karşın pazartesi iş bırakma eylemi sonrası hükümet, kamu emekçileriyle alay edercesine 2026 yılı için sadece yüzde 1 artış yaptı. Buna göre 2026 yılı ilk altı ayı için yüzde 11, ikinci altı ayı için yüzde 7 teklif edildi. ​2027 yılı için öngörülen yüzde 4’lük artışlar ise sabit tutuldu. Kamu emekçileri teklif edilen ücretleri “sefalet ücreti” olarak adlandırıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) temmuz ayı için resmi yıllık enflasyon oranını yüzde 33,5 olarak açıkladı. Bağımsız bir kuruluş olan ENAG ise bu oranı yüzde 65 olarak hesapladı. Son yıllarda ENAG tarafından tespit edilen gerçek yıllık enflasyon uzun süre yüzde 100’ün üzerinde seyretti.

Bu teklifleri hemen kabul etmeleri halinde kamu emekçilerinin öfkesini üzerlerine çekmekten ve emekçiler üzerindeki kontrollerini kaybetmekten sendika bürokratları hükümetin teklifini reddetmek zorunda kaldılar. Anlaşma sağlanması için yalnızca birkaç gün kaldı. Anlaşmaya varılamazsa toplu sözleşme, geçen dönemde olduğu gibi Kamu Görevlileri Hakem Kurulu tarafından belirlenecek. Daha önce hakem kurulu, hükümetin son teklifini onaylamıştı.

Sendika konfederasyonları, işçilerin basıncını azaltmak üzere düzenledikleri pazartesi günkü iş bırakma eyleminden sonra ne yapılacağınız belirsiz bıraktılar. Bu, sendika patronlarının emekçileri yönelimsiz bırakmak ve hakem kararını kabullenmeye zorlamak için uyguladıkları bir taktiktir.

İşçiler daha iyi ücretler ve çalışma koşulları için mücadelelerinde kendi ayrı çıkarlarına sahip olan üst orta sınıf sendika bürokrasilerine güvenemezler. Bu bürokrasiler, onlarca yıldır, sınıf mücadelesinin bastırılması ve işçilerin koşullarının geriletilmesinde devlet ve şirketlerle işbirliği yapmıştır ve halen yapmaktadır.

Kamu emekçilerinin iş bırakma eylemi, kamu işçilerinin güçlükle bastırılan bir mücadele deneyiminin ardından geldi. Yalnızca bir buçuk ay önce 600.000 kamu işçisi, benzer bir sefalet sözleşmesi dayatmasına karşı greve çıkmaya hazırlanırken Türk-İş ve Hak-İş konfederasyonları grevden yalnızca bir gün önce sözleşmesini imzaladılar.

Son yıllarda reel ücretleri düşürmek ve sosyal hakları ortadan kaldırmak üzere şiddetli bir sınıf savaşı programı uygulayan hükümet, ücret artışlarının enflasyona yol açtığını ve düzgün maaş zamları için kaynak olmadığını öne sürüyor. Oysa bu iki iddia da doğru değildir.

Enflasyonun ana kaynağı, hükümetin çıkarlarını kıyasıya savunduğu bankaların ve büyük şirketlerin fahiş kârlarından kaynaklanmaktadır. Aynı şekilde, hükümet, kamu kaynaklarını vergi indirimleri, teşvikler ve faiz ödemeleriyle bankalara ve büyük şirketlere aktarmakta ve aynı kapitalist oligarkların çıkarlarını savunmak için büyük kaynakları silahlanmaya harcamaktadır.

2024’te savunma harcamalarının GSYİH’ye oranı yüzde 2 (800 milyar lira) olan Türkiye’nin, NATO taahhüdü doğrultusunda harcamalarını yüzde 5’e çıkarmak için bütçeden ek olarak yaklaşık 1,5 trilyon ayırması gerekiyor. Bu, sosyal harcamaların daha fazla kısılması ve asıl olarak emekçilerden elde edilen vergilerin daha fazla artırılması demektir.

Hükümet bir yandan ücretleri bastırır ve kemer sıkma politikalarını dayatırken diğer yandan da işsizlik oranı hızla artıyor. DİSK-AR’ın resmi verilere dayanan raporuna göre, geniş tanımlı işsiz sayısı 2025 yılı 2. çeyrekte 3,5 puan artışla 13 milyon 15 bin kişiye (yüzde 32) ulaştı. Bu AB’nin yüzde 10,9 olan geniş tanımlı işsizlik oranının neredeyse üç katıdır.

Kamu emekçilerinin ve işçi sınıfının diğer kesimlerinin bu kemer sıkma saldırılarına karşı koyması için her işyerinde sendikal aygıttan bağımsız taban komiteleri kurması ve kapitalizme karşı uluslararası bir karşı saldırı stratejisini benimsemeleri gerekiyor. Hükümetin grev yasaklarına ya da sendika bürokrasilerinin grevleri engellemesine, işçileri bölmesine ve satış sözleşmelerine karşı ancak bu tür komiteler işçilerin kolektif gücünü birleştirip harekete geçirebilirler.

Bu komiteler, Türkiye ve dünya genelindeki emekçilere seslenecek ve uluslararası bir mücadele hattı oluşturacaktır. Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı (TK-Uİİ), işçi sınıfının gelişmekte olan nesnel hareketinin ihtiyaç duyduğu bu örgütlenme aracını sağlamaktadır. Kamu emekçilerini ve mücadeleye giren diğer işçileri, taban komiteleri oluşturmak üzere bizimle iletişime geçmeye çağırıyoruz.

Loading