Perspektif

Trump’ın Karayipler katliamı: ABD emperyalizminin aleni suçu

11 kişiyi taşıyan bir geminin, Karayipler'in güneyinde bir ABD füzesi tarafından vurulduğu an [Photo: Donald Trump/Truth Social]

Trump yönetimi salı günü, Venezuelalı Tren de Aragua çetesinin üyelerini ve uyuşturucu taşıdığını iddia ettiği küçük bir gemiye hava saldırısı düzenledi. Beyaz Saray ve Pentagon, saldırıda 11 kişiyi öldürmeleriyle övündüler ve yurt dışında emperyalist çıkarlarını kovalamak ve yurt içinde diktatörlüğü meşrulaştırmak için yasa dışı toplu katliamlar yapmaya devam edeceklerini gösterdiler.

Beyaz Saray, resmi sosyal medya sayfalarında bu katliamı hemen duyurdu ve geminin paramparça olduğu hava videosunu gizlilik derecesini kaldırarak yayınladı.

Savunma Bakanı Pete Hegseth çarşamba günü, bunun devam eden bir tırmanışın parçası olduğu konusunda uyarıda bulundu. Hegseth, Fox News’e verdiği demeçte, “Havada, suda ve gemilerde varlıklarımız var, çünkü bu bizim için ölümcül derecede ciddi bir görev ve bu saldırıyla bitmeyecek” dedi. Beyaz Saray’da gazetecilere konuşan Trump, “Dahası var,” diyerek tehdit savurdu.

Saldırı, Venezuela kıyılarında en az sekiz savaş gemisi, uçak ve 5.000 denizci ve deniz piyadesinden oluşan ve giderek büyüyen bir ABD donanma filosunun konuşlandırılması sırasında düzenlendi. Trump, Venezuela hükümetinin tamamını “narkoterör” karteli olarak nitelendirerek, Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun başına konulan ödülü 50 milyon dolara çıkardı.

Saldırıyla övünen bir sosyal medya paylaşımında Trump, Tren de Aragua çetesinin “Nicolas Maduro’nun kontrolü altında faaliyet gösterdiğini” ve “ABD ve Batı Yarımküre’deki şiddet ve terör eylemlerinden” sorumlu olduğunu iddia etti.

Bu saçma bir iddiadır. Amerika Birleşik Devletleri sadece dünyanın en büyük uyuşturucu pazarı değildir; aynı zamanda sayısız askeri istila, CIA tarafından düzenlenen darbeler ve faşist-askeri diktatörlükler yoluyla Latin Amerika ve Karayipler’de şiddet ve terörün ana kaynağı olagelmiştir. Güvenilir istihbarat raporlarına göre, Latin Amerika’dan kuzeye akan uyuşturucunun çok küçük bir kısmı Venezuela’dan geçmektedir. Tren de Aragua’ya gelince, bu çete Venezuela’da bile büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. ABD’de, çete üyesi olduğu iddia edilen tek bir kişi bile cinayetten mahkûm edilmemiştir.

Bu bağlamda, saldırı, her şeyden önce, Venezuela’da bir darbe veya iç savaş çıkarmak için uzun süredir devam eden çabaların bir parçası olan emperyalist bir saldırı eylemiydi. Amaç, ABD kuklası bir rejim kurdurup dünyadaki en büyük petrol rezervlerine sahip olan Venezuela’nın petrol rezervlerini kontrol altına almak için ülkenin güvenlik güçleri içinde bölünmeler yaratmaktır.

Dünya Sosyalist Web Sitesi, bu emperyalist saldırı suçunu şiddetle kınamaktadır. Şu anda mevcut olan sınırlı bilgilere rağmen, bunun herhangi bir suçtan mahkûm edilmemiş insanlara karşı, ABD hukukunu ve uluslararası hukuku ihlal eden, kanuni dayanağı olmayan bir toplu katliam eylemi olduğu kesin olarak söylenebilir.

Pentagon herhangi bir suç delili sunmazken, Trump çarşamba günü geminin neden durdurulmadığı ve içindekilerin neden tutuklanmadığı sorusunu yanıtlamaktan kaçındı ve bunun yerine “ülkemize çok sayıda insanı öldürmek için gelen büyük miktarda uyuşturucu olduğunu ve herkesin bunu çok iyi anladığını” söyleyerek konuyu geçiştirdi.

Bu küçük gemiyi “uyuşturucu terörizmi”nin bir aracı olarak tasvir etmek, tamamen saçma olmasının yanı sıra, ağır bir savaş suçunu meşrulaştırmak için uydurulmuş bir gerekçedir. Uyuşturucuya karşı herhangi bir meşru operasyon, gemiyi durdurup aramayı ve uyuşturucu taşıyorsa bunlara el koymayı gerektirirdi. Dahası, uyuşturucu taşımak için 11 kişiye gerek yoktur; gemidekilerin balıkçılar veya göçmenler olması çok daha olasıdır.

ABD yetkililerinin de kabul ettiği gibi, küçük bir sürat teknesini havaya uçurmak için Özel Harekât uçağı ve gelişmiş füzeler kullanmak, son derece orantısız bir hareketti.

Dahası, zamanlama, Trump yönetiminin, gelişmekte olan üçüncü dünya savaşında Latin Amerika cephesini açma tehdidi ile ABD’de bir ordu ve polis diktatörlüğü kurmak için sürdürdüğü darbe girişimi arasındaki bağlantıyı açıkça ortaya koymaktadır.

Salı günü erken saatlerde, bir federal temyiz mahkemesi, Trump’ın Yabancı Düşmanlar Yasası’nı kullanarak Venezuelalı göçmenleri sınır dışı etme girişimini reddetti ve yasanın uygulanması için gerekli olan yabancı bir varlık tarafından “istila veya yağmacı saldırı” olduğuna dair geçerli bir kanıt bulunmadığına hükmetti.

Mahkeme, ABD yönetiminin göçmenleri Tren de Aragua çetesiyle ilişkilendiren iddiasının, sadece olağanüstü hâl yetkilerini kullanarak kontrolsüz yürütme yetkisini haklı gösteren bir savaş durumu oluşturmadığına karar verdi. Karar, Tren de Aragua çetesine ait olduğu iddia edilen gemiye karşı yapılan savaş eyleminin anayasaya aykırı olduğunu ortaya koymaktadır.

Trump tarafından atanmış bir hâkim tarafından hazırlanan uzun bir muhalefet şerhinde, başkanın savaş açmak için sınırsız yetkiye sahip olması gerektiğini ve onun “yağmacı saldırı” beyanının ve benzeri uydurmaların “kati” olarak kabul edilmesi gerektiğini savundu.

Kısa süre sonra ABD Donanması’nın Karayipler’deki gemiye düzenlediği saldırı, açık bir mesaj vermiştir: ABD savaş halinde bir ülkedir ve başkan, savaşmak için diktatörlük yetkileri talep etme niyetindedir ve diktatörlük yetkilerini talep etmek için de savaşacaktır.

ABD bankaları ve şirketlerinin çıkarlarını bu kadar kana susamış bir şekilde savunmak, Beyaz Saray ve Pentagon’un, ABD’nin küresel hegemonya yönelimine bir tehdit olarak görülen yurt içindeki veya yurt dışındaki herhangi bir gruba karşı Afganistan ve Irak’tan Gazze’de devam eden soykırıma kadar, Ortadoğu’da “terörle savaş” bahanesiyle uygulanan aynı toplu katliam yöntemlerine başvurmaya hazır olduğunu gösteren bir uyarıdır.

ABD Dışişleri Bakanı Rubio salı günü yaptığı açıklamada bunu doğruladı: “Başkan, bu uyuşturucu kartellerini, nerede faaliyet gösteriyor olurlarsa olsunlar, ortadan kaldırmak için Amerika’nın tüm gücünü, Birleşik Devletler’in tüm kudretini kullanacağını açıkça belirtti.”

Trump, Venezuela’ya ait olduğu iddia edilen gemiye yapılan saldırıyı övünerek anlattıktan sadece birkaç saat sonra, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’e alaycı bir mektup yazarak “Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı komplo kurarken Vladimir Putin ve Kim Jong Un’a en içten selamlarımı ilet,” dedi. Rusya ve Kuzey Kore devlet başkanları, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 80. yıl dönümünü anmak için Çin’de düzenlenen büyük bir askerî geçit törenine katıldılar.

Trump yönetimi altında, ABD emperyalizminin yakın çevresinde Çin’in ekonomik ve siyasi etkisinin büyümesine karşı askeri güç kullanımı, 2011’de Obama yönetimi altında başlatılan ve Çin’i hedef alan “Asya’ya Dönüş”ün stratejik bir benzeridir. Çin, Güney Amerika’nın ana ticaret ortağı haline gelirken, Latin Amerika ile toplam ticareti son çeyrek yüzyılda neredeyse 30 kat arttı.

Geçen aralık ayında Foreign Affairs dergisinde çıkan bir makalenin başlığında, “Latin Amerika, ABD dış politikasının önceliği haline gelmek üzere” deniyordu. Makalede, analist Brian Winter bunu şöyle açıklıyor:

Trump ve ekibi, daha büyük bir tehdit olarak gördükleri Çin’e karşı enerjilerini saklayabilirler... Trump’ın ekibinde, yeni yönetimin Latin Amerika ülkelerini Pekin’e tamamen sırt çevirmeye ikna edebileceğine inanan kimse yok ancak yetkililer, ulusal güvenlik meselesi olarak gördükleri bölgedeki en hassas sivil ve askeri varlıklardan Çinlileri uzak tutmak için daha agresif bir tutum sergilemeyi planlıyorlar.

Güney Karayipler’de küçük bir tekneyi yok etmek ve 11 kişiyi öldürmek için gelişmiş bir füze sistemi kullanılması, Venezuela açıklarına Caracas’a Tomahawk seyir füzeleri yağdırabilecek bir deniz filosunun konuşlandırılması ve deniz piyadelerinin gönderilmesi, bölgenin en büyük ekonomisi olan Brezilya’ya uygulanan yüzde 50’lik gümrük vergileri, Meksika’yı bombalama ve hatta istila etme tehditleri ve bölgedeki diğer provokasyonlarla el ele gitmektedir.

Venezuela hükümeti, saldırıya, Rubio’nun Trump’ı etkilemek ve daha fazla saldırganlığa ikna etmek için hava saldırısı videosunu yapay zekâ ile oluşturduğunu iddia ederek yanıt verdi. Maduro’nun defalarca yaptığı gibi, Washington’daki bölünmeleri ortaya çıkarmak ve ABD emperyalist devletinin başındaki faşistin “iyi niyet”ine başvurmak için yapılan bu girişim, burjuva milliyetçiliğinin emperyalist baskıya karşı iflasını ortaya koymaktadır.

Latin Amerika’ya yönelik saldırı, gelişmekte olan dünya savaşı ve ABD’de bir faşist diktatörlük kurulması tehdidi, ancak Amerika kıtası ve diğer yerlerdeki işçi sınıfının, kapitalist ulus devlet sistemini sona erdirmeyi ve toplumu sosyalist temeller üzerinde yeniden düzenlemeyi amaçlayan birleşik hareketiyle durdurulabilir.

Loading