İsrail’in Katar’ın başkenti Doha’ya hava saldırısı düzenleyerek Hamas müzakerecilerini öldürmeye teşebbüs etmesinden iki gün sonra, Siyonist rejim Gazze Şeridi’nde soykırım saldırılarını yoğunlaştırdı.
Salı gününden bu yana, aralıksız bombardımanlarla onlarca Filistinli öldürüldü. Güneydeki kamplardaki aşırı kalabalık, sivilleri Gazze şehrindeki evlerine dönmeye zorlarken, İsrail kuvvetleri tahliye emirleri çıkarıyor ve konutları yerle bir ediyor.
Son 48 saatte, Gazze genelinde 70’ten fazla Filistinli öldürüldü. Hem evleri hem de yardım arayanları hedef alan yoğun saldırılarla ölü sayısı artmaya devam ediyor. Gazze Sağlık Bakanlığı, savaşta ölenlerin sayısının 64.000’i aştığını ve kurbanların üçte birinin çocuk olduğunu bildirdi.
İnsani yardım kuruluşları, İsrail’in kampanyasında sivil altyapının sistematik olarak tahrip edilmeye devam ettiğini ve bu durumun yaklaşık bir milyon yerinden edilmiş Filistinli için krizi derinleştirdiğini doğruluyor.
Reuters’ın haberine göre, Gazze’nin güneyindeki mülteci kamplarındaki durum kritik bir noktaya ulaştı ve koşullar “o kadar umutsuz ki, son günlerde İsrail’in kıtlık çeken Gazze şehrine yönelik yeni saldırısından kaçan bazı insanlar bombaların düştüğü bölgeye geri dönüyorlar.”
Kamplar, özellikle Mawasi, aşırı kalabalık ve temel kaynaklardan yoksun. Geri dönenlerin çoğu, kamp tesislerinde barınak veya güvenlik sağlamanın imkânsız olduğunu anlatıyor. Reuters, “Gazze içinde seyahat etmek, tahrip olmuş araçlar ve yollar nedeniyle maliyetli ve yavaş” diye ekliyor.
BM yardım yetkilileri, son üç gün içinde yaklaşık 70.000-80.000 Filistinlinin Gazze şehrini terk ettiğini tahmin ediyorlar ancak şehrin tahmini bir milyonluk nüfusunun çoğunluğu halen orada kalıyor. Daha önce şehri terk eden 650.000’den fazla kişi, yeni tahliyeler başlamış olmasına rağmen, evlerini geri alma umuduyla, ocak ayındaki ateşkes sırasında geri dönmüştü.
Uydu görüntüleri, bir daha yerlerinden edilmemeye kararlı olan yerinden edilmiş sivillerin yaşadığı çadırlar ve yıkık binalardan oluşan geniş bir mozaik ortaya koyuyor.
Al Jazeera perşembe günü, Gazze şehrinin batı ucunda bulunan ve İsrail’in çok sayıda hava saldırısı sonucu yıkılan 12 katlı Müşteha Kulesi’nde yaşanan son 30 dakikayı haber yaptı. Tahliye emri, bombardıman başlamadan kısa süre önce verilmişti. Al Jazeera muhabiri Hind Khoudary, “İsrail kuvvetleri iki hava saldırısı düzenlediler. İlki uyarı amaçlıydı, ardından F-16 uçağıyla ikinci bir saldırı yapıldı,” dedi.
Daha önce yerinden edilmiş ailelerin yaşadığı bina patlamayla yerle bir oldu, şok dalgaları komşu çadır kamplarına yayıldı ve geniş çaplı panik yaşandı. Bir görgü tanığı, Al Jazeera’ya.”Şok dalgası... kaosa neden oldu. Çok sayıda geçici çadır saldırıdan etkilendi. Bu, İsrail’in askeri operasyonunda yeni bir aşamayı başlatıyor,” dedi
Al Jazeera’nın askeri analisti Elijah Magnier, İsrail’in yüksek binaları yıkmasının, nihai işgal planının ön hazırlığı olarak psikolojik terör estirmek ve sivillerin moralini bozmak amacını taşıdığını söyledi.
BBC ve New York Times’ın haberleri, İsrail’in tahliye emirlerine ve ilan ettiği “insani yardım bölgeleri”ne rağmen Filistinlilerin Gazze şehrini terk etmeyi reddettiklerini gösteriyor. BM Sözcüsü Olga Çerevko, Gazzelilerin acı direnişini şöyle anlattı: “İnsanlar taşınmaktan bıkmış ve usanmış durumdalar... Taşındıklarında o yerlerde de bombalandılar.”
Zeitoun sakini Alkurdi, evinin yıkıldığını ancak şehrin batısında kalmayı tercih ettiğini söyledi. “Ev bütün gün sallanıp duruyor. Deprem gibi sağa sola sallanıp duruyor,” dedi.
BBC’nin haberinde, bir Filistinli, durumu “gidecek yer kalmadı,” diyerek açıkladı ve belirlenen “güvenli bölgelerin” aşırı kalabalık olduğunu, yiyecek ve su eksikliği yaşandığını, sürekli yeni saldırı tehdidi altında olduklarını belirtti. İsrail on binlerce kişinin tahliye olduğunu tahmin ediyor ancak yüz binlerce kişi imkânsız seçimlerle karşı karşıya: Reuters ve BBC de “Gidecek yer kalmadı,” diye tekrarlıyor.
Yahudi toplulukları içinde artan muhalefet belirginleşiyor. Önde gelen hahamlar ve yazarlar, İsrailli ve Amerikalı Yahudileri, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ölümcül politikalarından açıkça kopmaya çağırıyor ve bu politikaların hem Filistinliler hem de barış umutları üzerinde yıkıcı etkisini vurguluyorlar.
Eylül ayı başında New York Times/Siena tarafından yapılan bir ankete göre, New York şehrindeki Yahudi seçmenlerin çoğunluğu rehinelerin serbest bırakılmasını ve Gazze’de ateşkes yapılmasını destekliyor ve neredeyse yarısı İsraillilerden çok Filistinlilere daha fazla sempati duyuyor. Kamuoyunda tanınmış kişiler sessiz kalmanın “soykırımcı” şiddete ortak olmak anlamına geldiğini savunurken, bu önemli bir değişimdir.
Gazze’deki soykırıma karşı artan kitlesel muhalefetin bu belirtileri, ABD-İsrail operasyonuna karşı uluslararası alanda genişleyen bir hareketin içinde ortaya çıkıyor. Yeni Zelanda’da protestolar devam ediyor ve cumartesi günü Londra’da 200.000 kişi gösteri yaptı.
Bu arada perşembe günü, ABD Senatörleri Chris Van Hollen (Maryland’den Demokrat) ve Jeff Merkley (Oregon’dan Demokrat), “Netanyahu Hükümeti Gazze’deki Filistinlileri Etnik Temizliğe Tabi Tutmak İçin Bir Plan Uyguluyor. Amerika Buna Ortak. Dünya Bunu Durdurmalı” başlıklı ortak bir bildiri yayımladı.
24 Ağustos ile 1 Eylül tarihleri arasında bölgeyi ziyaret eden senatörler, “İsrail Filistinlilere karşı toplu cezalandırma yapıyor,” dedi ve İsrail’in gıda ve insani yardımı silah olarak kullanıp insanları yerinden ettiğini belirttiler. Senatörler, ABD’nin sürekli destek vererek İsrail’in etnik temizlik harekâtını mümkün kıldığını söylediler.
Ne var ki, İsrail’in Filistinlilere yönelik toplu katliamının başlamasının üzerinden neredeyse iki yıl geçtikten sonra yayımlanan Van Hollen ve Merkley açıklaması, Siyonist hükümetin “halkını savunma hakkı, hatta görevi” olduğunu ve Filistinlilerin apartheid devletine karşı isyan ettiği 7 Ekim 2023 olaylarının “tekrar yaşanmamasını sağlama” görevi olduğunu iddia ederek devam ediyor.
Netanyahu hükümeti ABD emperyalizminin desteğiyle Filistin’e canice el koymayı sürdürürken, İsrail’in Gazze’yi tamamen işgal etme ve Filistinlileri bölgeden zorla çıkarma planları artık örtbas edilemeyecek şekilde biliniyor.
Netanyahu’nun güvenlik kabinesi, İsrail’in askeri kontrolü altında olmayan Gazze şehrinin tamamını ele geçirmek için askeri operasyonu onayladı ve Filistinlilerin tahliyesi için 7 Ekim 2025’i son tarih olarak belirledi. Bu tarih, soykırımın başlamasının tam ikinci yıldönümüne denk geliyor.
Gazze’nin yaklaşık yüzde 90’ı şu anda “kısıtlanmış” alanlar veya askeri yönetim altında bulunuyor. Son saldırılarla yerleşim bölgelerinin “bütün blokları yerle bir edildi.” İsrail’in açıklamalarında, “sistematik yıkım” ve hayatı sürdürülemez hale getirmek için yardımların kesilmesi açıkça tartışılıyor.
Trump yönetiminin de katılımıyla, uluslararası ortaklıklar, Gazze nüfusunun üçüncü ülkelere “gönüllü olarak yerleştirilmesi” için planlar üzerinde çalışıyorlar. Bu planlar, mali teşviklerden yeni yerleşim yerlerinin inşasına ve Gazze’nin yıkıntıları üzerinde “Ortadoğu’nun Rivierası” adlı bir projeye kadar uzanıyor.
Netanyahu kısa süre önce “bir Filistin devleti olmayacak” açıklamasını yaparak, geri kalan Filistinli sakinleri kalıcı olarak tecrit edecek şekilde, yerleşimleri genişletme planlarını uygulamaya koydu. İsrail’in devam eden saldırıları Gazze’de devam eden şiddet ve insani felakette yeni bir evreyi başlatırken, ölü sayısı artıyor ve çaresiz siviller ya tehlikeyi göze alarak aşırı kalabalık kamplara gitmeye zorlanıyorlar ya da yıkım tehdidi altındaki evlerine dönüyorlar.
Katar’daki Hamas müzakerecilerini hedef alan hava saldırısı, ABD ve İsrail’in soykırımı müzakere yoluyla çözüme kavuşturmak ve “savaş” olarak adlandırdıkları saldırıyı sona erdirmek istediklerine dair iddialarının sahteliğini ortaya çıkardı. İsrail’in harekâtının etnik temizlik olarak geniş çapta kınanması ve ABD’nin bu suçlara olanak sağladığı yönündeki suçlamalar, Gazze’deki soykırımın yeni bir barbarlık evresine girdiğini gösteriyor.