Britanya, Kanada, Avustralya ve Portekiz “Filistin devleti”ni tanıdı: Tiksindirici bir emperyalist ikiyüzlülük gösterisi

Britanya, Kanada, Avustralya ve Portekiz pazar günü Filistin devletini tanıdıklarını resmen duyurdular. Başka Avrupa ülkelerinin de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun salı günkü açılışından önce aynı kararı almaları bekleniyor.

İsrail/Filistin çatışmasına yönelik on yıllardır süren “iki devletli çözüm” arayışının savunusu olarak ifade edilen bu tanıma, aşağılık bir sahtekarlıktır. Emperyalizmin sonuna kadar desteklediği Siyonist rejimin Gazze’deki Filistinlilere yönelik soykırımı son aşamalarına girerken, emperyalist güçler, üzerlerine bulaşmış olan Filistinli kanından kendilerini arındırmaya çalışıyorlar.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, 22 Eylül 2025 Pazartesi günü, Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'nde düzenlenen BM Genel Kurulu'nun 80. oturumunda konuşma yaparken. [AP Photo/Angelina Katsanis]

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Kanada Başbakanı Mark Carney ve Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, Gazze’deki resmi ölü sayısı 65.000’i aşarken bu açıklamaları yaptılar.

Herkesin bildiği gibi, Ekim 2023’ten bu yana İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından katledilen Filistinlilerin sayısı çok daha fazladır ve gerçek ölü sayısı yüz binleri bulmaktadır. İsrail, bölgede sistematik bir açlık politikası izleyerek kıtlık yaratmakta ve kuzeydeki Gazze şehrinden bir milyon kişiyi bir daha geri dönmemeleri niyetiyle zorla sürmektedir.

Geçen hafta, BM özel komisyonu, İsrail’in Gazze’de soykırım suçu işlediğini tespit etti. Komisyon, Siyonist rejimin 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi Sözleşmesi’nde belirtilen beş suçtan dördünü işlediğini kaydetti: öldürme, ciddi bedensel veya zihinsel zarar verme, Filistinlilerin tamamen veya kısmen yok edilmesini amaçlayan yaşam koşullarını kasten dayatma ve doğumları önlemeye yönelik tedbirler alma.

Batı Şeria’da, faşist yerleşimciler Binyamin Netanyahu’nun aşırı sağcı hükümetinin koruması altında varlıklarını sistematik olarak genişlettiler. Son iki yılda yüzlerce Filistinli, IDF ve yerleşimciler tarafından öldürüldü. Yaz başında İsrail Parlamentosu (Knesset) tarafından onaylanan devasa bir yerleşim projesi, Batı Şeria’yı bağımsız bir Filistin devletinin başkenti olması planlanan Doğu Kudüs’ten tamamen koparacak. Halihazırda, emperyalist güçlerin doğrudan bir aracı olarak varlığını sürdüren ve hor görülen Filistin Yönetimi’nin gücü, Ramallah ve birkaç diğer izole bölgeyle sınırlı.

Açıklamalarında bu gerçeği göz ardı eden çeşitli hükümet liderleri, tanıma duyurularını Ortadoğu’da barışın tesisine yönelik “tarihi” bir adım olarak nitelendirdiler. Hepsi de soykırım teriminden vebadan kaçar gibi sakındı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da bugün New York’ta Birleşmiş Milletler toplantısında, Fransa ile Suudi Arabistan’ın ortaklaşa düzenleyeceği konferansta aynı tutumu sergileyecek.

Konferans, iki devletli çözüme yönelik “somut, zaman sınırlı ve geri dönüşü olmayan” adımların desteklenmesini isteyen New York Deklarasyonu’nun kabul edildiği temmuz ayındaki bir toplantının ürünüdür. 12 Eylül’de BM Genel Kurulu, ABD ve İsrail’in karşı oyuna rağmen, ezici çoğunlukla bu bildiriyi onayladı.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (ortada), Başbakan Francois Bayrou (solda) ve Denizaşırı Topraklar Bakanı Manuel Valls, 12 Temmuz 2025 tarihinde Fransa'nın Paris kentindeki Elysee Sarayı'nda Yeni Kaledonya'nın seçilmiş yetkilileri ve devlet temsilcileriyle bir toplantıya katılıyorlar. [AP Photo/Tom Nicholson]

İsrail, Batı Şeria’nın tamamını ilhak etmek için Britanya, Kanada ve Fransa’nın tutumunu gerekçe olarak kullanabilir. Netanyahu pazartesi günü yapılan açıklamalara yanıt olarak, “Ürdün Nehri’nin batısında Filistin devleti kurulmayacak,” dedi. Faşist Maliye Bakanı Bezalel Smotriç ise Batı Şeria’nın ilhakını talep etti.

Son günlerde yapılan ve bu hafta boyunca yapılacak olan açıklamalar, bazı Avrupalı emperyalist güçlerin, Kanada’nın ve Avustralya’nın, Gazze soykırımındaki suç ortaklıklarını örtbas etmek için yaptıkları sinik bir manevradır. Söz konusu hükümetlerin tamamı, İsrail’in Gazze’ye yönelik barbarca saldırısı boyunca İsrail’e silah ve diğer askeri teçhizatı tedarik ederken, kendi ülkelerinde soykırıma karşı muhalefeti acımasızca bastırmışlardır.

Fransa ile birlikte New York Deklarasyonu’nu hazırlayan despotik Suudi monarşisinin önderliğindeki Arap rejimleri ise, İsrail’in bütün bir halkı katletmesini durdurmak için hiçbir şey yapmadılar. Siyonist rejimle uzlaşmaya çalışan ve İran’ı kenara itip Washington’ın hegemonyasını güçlendirerek bütün bölgeyi yeniden yapılandırma çabasında emperyalizmin ortakları olarak hizmet eden bu güçler, yaptıklarını bir siyasi kılıf arayışındalar.

Deklarasyon, Gazze’de ateşkes çağrısında bulunuyor; bunu uygulamak için BM destekli bir misyonun görevlendirilmesini, işgal altındaki topraklarda yasa dışı yerleşimlerin ve toprak gaspının sona erdirilmesini, “şiddet” ve “terör”ün durdurulmasını talep ediyor. İsrail’i iki devletli çözüme olan bağlılığını açıkça kabul etmeye çağırıyor ve Filistin Yönetimi’nin nihai olarak Gazze üzerinde egemenlik kazanmasını öneriyor.

1990’ların başında Oslo Anlaşmaları’nın imzalanmasından bu yana emperyalist güçler tarafından zaman zaman gündeme getirilen bu tür öneriler, ABD, Almanya ve diğer emperyalistlerin sağladığı silahlarla IDF tarafından tarafından imha edilme tehlikesiyle karşı karşıya olan Filistin halkına hiçbir şey sunmamaktadır. Britanya’nın Ortadoğu Bakanı Hamish Falconer’ın pazartesi günü Starmer’ın Filistin’i tanımasını ele alırken söylediği gibi, “Tanıma... yarın insani yardım yapılacağı anlamına gelmiyor.”

Kanada Başbakanı Carney’nin yaptığı açıklama ise, Filistin’in “devletleşmesini” isteyen emperyalist güçlerin, bunu Netanyahu hükümetinin uyguladığı soykırım programına verdikleri desteği gizlemek için yaptıkları konusunda hiçbir şüphe bırakmadı. Açıklama, Hamas’ın başlıca sorumlu olduğuyla başladı ve “Hamas’ın İsrail ve halkına yönelik yaygın terör tehdidi”nin iki devletli çözüme engel teşkil ettiğini iddia etti.

Carney ardından, Batı Şeria’yı bölen “hızlandırılmış yerleşim inşası” ve “E1 yerleşim planı gibi adımlar” hakkında kısıtlı eleştiriler yaptı ancak Netanyahu’nun faşist hükümetinin her ikisi planı da nasıl uyguladığına değinmedi. Carney ancak dördüncü ve son maddede “İsrail hükümetinin Gazze’deki insani felakete katkısına” değindi.

Carney’in açıklamasının sonunda, bir tür Filistin devleti kurulsa bile, bu devletin emperyalistlerin himayesinde bir devlet olacağının, halkının silahsızlandırılacağının ve tepeden tırnağa silahlı bir Siyonist rejimin insafına terk edileceğinin altı çizildi. Carney, “Hamas’ın tüm rehineleri serbest bırakması, tamamen silahsızlandırılması ve Filistin’in gelecekteki yönetiminde hiçbir rol oynamaması zorunludur,” dedi ve ekledi: “Filistin Yönetimi Kanada’ya ve uluslararası topluma çok ihtiyaç duyulan reformlar konusunda doğrudan taahhütlerde bulunmuştur. Bu taahhütler arasında, yönetimin temelden reformdan geçirilmesi, 2026’da Hamas’ın hiçbir rol oynayamayacağı genel seçimlerin yapılması ve Filistin devletinin silahsızlandırılması da bulunmaktadır.”

Ne var ki, emperyalistlerin dayattığı “Filistin devleti” önerisi bile ABD ve onun saldırı köpeği İsrail’e fazla geldi. Her iki ülke de bugünkü konferansı boykot edeceklerini açıkladı. Netanyahu ve faşist hükümeti, “insansı hayvanlar” olarak nitelendirdikleri Filistinlileri yok etme niyetlerini artık saklamıyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’yi “Ortadoğu’nun rivierası” yapma vizyonunu uygulamak için yorulmadan çalışıyorlar. Bu, Filistinlilerin cesetleri üzerinde kurulacaktır.

Avrupalı emperyalist güçler arasında Almanya ve İtalya, Filistin devletinin tanınmasını reddetti. Avrupa’yı askeri hakimiyeti altına almak ve dünyanın silah yoluyla yeniden paylaşımında kendi payını almak için büyük bir hızla yeniden silahlanan Alman emperyalizmi, İsrail’in Filistinlilere yaptığı soykırımının büyük bir suç ortağıdır.

Berlin, Hitler’in Nazi rejiminin İkinci Dünya Savaşı sırasında 6 milyon Avrupalı Yahudi’yi yok ettiği Holokost’u, başka bir soykırımı desteklemek için sinik bir şekilde istismar ediyor; İsrail’e silah tedarik ediyor ve tüm eleştirileri “antisemitizm” iddiasıyla yasaklıyor. Pazartesi günü erken saatlerde konuşan Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul sinik bir şekilde, “Almanya için Filistin devletinin tanınması sürecin sonunda gerçekleşecek,” dedi.

Emperyalistlerin hiçbir diplomatik manevrası Gazze’deki soykırımı sona erdiremez ve Filistin halkının haklarını ve varlığını koruyamaz. Derhal yapılması gereken, emperyalistlerin İsrail’e verdiği askeri ve ekonomik desteği durdurmak, Filistinlilere kesintisiz yardım ve tıbbi bakım sağlamak ve uluslararası işçi sınıfını soykırım ve savaşın temel nedeni olan emperyalist barbarlık sistemine son vermek üzere endüstriyel ve siyasi olarak harekete geçirmektir.

Loading