Emperyalistlerin desteklediği Siyonist rejimin, Sumud filosunun Gazze’de soykırıma maruz kalan Filistinlilere yardım ulaştırmasını yasa dışı olarak engellemesi, küresel çapta bir öfke dalgasına yol açtı. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) çarşamba günü geç saatlerde 42 gemiden oluşan konvoyu durdurmaya başladığından beri, İspanya, İsviçre, Britanya, Fransa, Almanya, Brezilya, Arjantin ve Türkiye dahil olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde ve başka ülkelerde gösteriler patlak verdi. Cuma günü, İtalya’da iki milyondan fazla işçi, İtalyan Genel İşçi Konfederasyonu (CGIL) çağrısıyla yapılan bir günlük genel greve katıldı.
İsrail, açık denizde korsanlık sayılabilecek bir eylemi yapma emperyalistler tarafından teşvik edildi. IDF, gemilerle taşınan büyük miktardaki yardımı ele geçirdi ve yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya olan Filistinlilere yardım etme “suçundan” 400’den fazla aktivisti gözaltına aldı. Filoya eşlik ediyormuş gibi görünerek aslında onu Gazze’den uzaklaştırmaya çalışan İtalyan ve İspanyol donanma gemileri, IDF’nin kirli işini kolaylaştırmak için dikkatlice geri çekildi veya geri durdu. Aktivistler Avrupa’ya sınır dışı edilecek, İsrail ise Gazze halkının açlık çekmeye devam etmesi için yardımı alıkoyacak.
İsrail’in işlediği bu son savaş suçuna verilen tepkiler, Kuzey Amerika ve Avrupa emperyalist merkezlerindeki yöneticiler ile işçi sınıfı arasında var olan büyük uçurumu ortaya koyuyor. İsrail’in milyonlarca insana sistematik olarak yardım sağlamayı reddetmesi ve IDF’nin Filistinlilere yönelik katliamlarının aralıksız devam etmesi, nüfusun büyük çoğunluğunda tiksinti uyandırıyor. Bu arada emperyalistler, İsrail’e askeri teçhizat tedarikine devam ederek ve filoya destek için patlak veren kendiliğinden protestolara ve grevlere karşı acımasız saldırılar düzenleyerek Gazze nüfusunun açlık çekmesini destekliyorlar.
İtalya’nın Milano kentinde 100 bine yakın kişi bir günlük grev kapsamında gösteri yaptı. Cenova ve Livorno’da limanlar kapatıldı. İtalyan yetkililer grevi “yasa dışı” olarak nitelendirdi ve aşırı sağcı Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini, “Yasa dışı grevler düzenleyenler, bedelini ödemek zorundadır,” dedi.
Polis, perşembe günü 15 bin kişinin toplandığı Barselona’da göstericilere şiddetli bir şekilde saldırdı. Aynı gün, polis İtalya’nın Bologna kentinde göstericilere saldırdı ve Fransa’nın Marsilya kentinde İsrail’e donanım gönderen bir silah şirketine erişimi engellemeye çalışan 100’den fazla kişi gözaltına alındı. Cuma günü, Yunanistan’ın Pire limanındaki işçiler iş bırakırken sendika açıklamasında “savaş makinesinin dişlileri” olmayı reddettiklerini ilan etti.
İşçiler ve gençler, Gazze’de işlenen büyük insanlık suçlarından dehşete düşmüş durumda. Norveç Mülteci Konseyi’ne (NRC) göre, son altı hafta içinde, IDF’nin kara harekâtı sırasında Gazze şehrinden yaklaşık 446 bin Filistinli etnik temizlikle sürüldü. Bu, günde 10 binden fazla kişiye denk geliyor. NRC Başkanı Jan Egeland perşembe günü yaptığı açıklamada, “Gazze şehrinde yüzbinlerce insan bombardıman, insansız hava araçları ve kara birlikleri tarafından kuşatılmış durumda, yardımdan mahrum bırakılmış ve güvenli geçiş imkânı olmadan yerlerinden ayrılmaları emredildi. Hayat, suya ve ekmeğe ulaşmak için verilen bir mücadeleye indirgenmiş durumda,” dedi.
Gazze genelinde, İsrail’in Ekim 2023’te başlayan saldırısından bu yana resmi olarak 65 binden fazla ölüm kaydedildi ancak tahminlere göre gerçek ölü sayısı bu rakamın kat kat fazlası.
Siyonist rejimin, Nazilerin Avrupa Yahudilerine yaptığı Holokost’un vahşetiyle karşılaştırılabilecek korkunç suçu, başından beri emperyalist güçlerin aktif işbirliğiyle işleniyor. ABD ve Almanya öncülüğünde, İsrail’e büyük miktarda silah sağlıyorlar. Bu askeri teçhizat, erkekleri, kadınları ve çocukları ayrım gözetmeksizin katletmek ve Gazze’ye 2007’den beri aralıksız olarak canice bir deniz ablukası uygulamak için kullanıldı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın sözde “barış planı”, Gazze’de sömürge tarzı bir yönetim kurarak emperyalist güçlerin soykırıma ortaklığını sürdürecek. Trump cuma günü, Hamas’ın Filistinlilerin haklarının tamamen kaldırılmasını kabul etmek için pazar gününe kadar süresi olduğunu, aksi takdirde “cehennemin kopacağını” söyledi. Yani Trump, “barış” adına savaş suçlusu Netanyahu’ya soykırımı tırmandırması için yeşil ışık yakmaya hazırlanıyor. Trump ve ABD emperyalizminin önde gelen danışmanları, Gazze’yi sakinlerinden temizlemenin, buranın Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Koridoru olarak adlandırılan ekonomik koridorun önemli bir parçası olarak işlev görebilmesi için gerekli olduğunu açıkça vurguladılar. Bu, ABD ve müttefiklerinin Ortadoğu’da hakimiyetine dayanacak. Bu ticaret yolunun güvence altına alınması ve İsrail ile soykırımı durdurmak için hiçbir şey yapmayan despotik Arap rejimleri arasında bir uzlaşma sağlanması, Amerikan emperyalizminin Çin, Rusya ve İran’ı bir kenara iterek bölgede rakipsiz bir hegemonya kurma hedefine ulaşmasını sağlayacak.
Emperyalist güçlerin, Ortadoğu’daki çıkarlarını korumak için Gazze’deki soykırımı onaylamaya hazır olmaları, bir sapma olmak şöyle dursun, tüm büyük güçlerin yönetici elitlerinin dünya savaşı ve diktatörlüğe yönelişiyle uyumludur. Bunlar, yalnızca mali oligarşiye karşı sorumlu olan rejimlerdir. Mali oligarşi, her ülkenin işçi sınıfı ve ulusal rakiplerinin zararına, her şeyden çok muazzam bir servet biriktirmeye öncelik vermektedir.
Mali oligarşiler ve onların hükümetlerdeki sözcüleri, dünyanın -geçtiğimiz yüzyılda iki kez dünya savaşına yol açan- yeniden bölüşümü yoğunlaştıkça, hammaddeye, pazarlara, sömürülecek işgücüne ve jeostratejik nüfuza erişimi güvence altına almak için her türlü yola başvuracaklardır. Buna, nükleer silahlarla yapılacak bir üçüncü dünya savaşında insanlığın varlığının riske atılması da dahildir.
Sumud filosunun engellenmesine karşı küresel çapta patlak veren öfke, özellikle İtalya ve Yunanistan’daki işçilerin grevleri, bu çılgınlığa son verebilecek sosyal gücü, yani uluslararası işçi sınıfını işaret etmektedir. Ancak işçi sınıfı, öncelikle kendisini son iki yıldır iflas etmiş protesto siyaseti stratejisine bağlayan tüm sosyal demokrat, Stalinist ve sendika bürokrasilerinden siyasi bağımsızlığını sağlamalıdır. Emperyalist güçler, ahlaki çağrılarla rota değişikliği yapmaya ikna edilemezler. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in haziran ayında itiraf ettiği gibi, “İsrail kirli işi hepimiz için yapıyor.”
CGIL’in cuma günü çağrısı yaptığı gibi tek günlük grevler tek başına yetersizdir. İşçilerin ihtiyacı olan şey, kendi denetimleri altında yeni örgütler, yani taban komiteleridir. Böylece işçiler emperyalist savaş ve soykırım makinesini durdurabilecek bir kitle hareketini planlayıp yönlendirebilirler. Lojistik, ulaştırma ve imalat sektörlerindeki işçiler, tüm ekonomik sektörlerdeki diğer işçilerle birlikte, şu taleplerle bu mücadeleyi üstlenmelidir:
- İsrail’e tüm silah sevkiyatı derhal durdurulsun.
- İsrail ile tüm ticari ve diğer ekonomik faaliyetler boykot edilsin.
- İsrail’in soykırım yapmasına yardım eden Amerikan, Avrupalı ve diğer şirketler suçlanıp yargılansın.
- İsrailli yetkililer savaş suçlarından tutuklansın.
- Gazze soykırımı karşıtı muhalefete yönelik baskılara son verilsin.
- Tüm kara geçişleri üzerinden yardımların ulaştırılması için Gazze’ye derhal ve engelsiz erişim sağlansın ve 18 yıldır süren deniz ablukası sonlandırılsın.
Bu talepler, işçi sınıfı içinde uluslararası düzeyde kemer sıkma politikalarına, savaşa ve işlerin yok edilmesine karşı gelişmekte olan daha geniş hareketle bağlantılı olmalıdır. Siyonist rejime ölümcül silahları sağlayan aynı suçlu hükümetler, oligarşik yönetimi, askeri yeniden silahlanmayı ve dünya savaşını protesto eden halk muhalefetini bastırmak için kendi ülkelerinde diktatörlükler kurmaktadır.
Soykırımı durdurma mücadelesi, mali oligarşiyi iktidardan indirmeye ve Gazze’de en korkunç ifadesini bulan emperyalist barbarlığın temel nedeni olan kapitalizmi yıkmaya kararlı bir hareketi gerektiriyor. Bu, toplumun sosyalist dönüşümünü gerçekleştirmek için işçi iktidarı kurmaya koyulmak demektir.