Türkiye’de ve dünya genelinde öğrenciler, 1930’ların ve İkinci Dünya Savaşı’nın karanlık döneminden bu yana eşi benzeri görülmemiş koşullar altında kampüslere dönüyorlar.
Kapitalizm insanlığı barbarlığa ve yok oluşa sürüklüyor. İsrail NATO’nun desteğiyle Gazze’de soykırım ve etnik temizlik yapıyor; emperyalist güçler nükleer silahların da kullanılabileceği küresel bir yeniden paylaşım savaşına girişiyor ve eğitim, sağlık, güvenli barınma gibi alanlara harcanması gereken kamu kaynakları militarizme aktarılıyor; devasa bütçe açıklarının karşılanması için sosyal kesintiler dayatılıyor; işçi sınıfı ve toplumun geniş kesimleri yoksulluğa sürükleniyor.
Egemen sınıflar hiçbir yerde destek görmeyen programları dayatmak için giderek artan oranda otoriter rejimlere ve faşizme yöneliyorlar. ABD’deki Donald Trump yönetimi, küresel kapitalist sistemin derinleşen krizinin bir ifadesi olan bu sürecin en şiddetli örneğini oluşturuyor.
Bununla birlikte, kapitalizmi bu felaketlere sürükleyen çelişkileri, aynı zamanda toplumsal devrime de zemin oluşturuyor. Her yerde işçiler ve gençler savaş, soykırım, hayat pahalılığı, işsizlik ve antidemokratik saldırılar karşısında bir çıkış yolu arıyor.
Britanya’da, ABD, Avustralya, Almanya ve başka birçok ülkede işçi ve gençlik kitleleri devlet baskısına meydan okuyarak Gazze’deki soykırıma karşı çıkıyor. İtalya’da liman işçilerinin İsrail’e silah sevkiyatını reddetmesini 2 milyon işçinin katıldığı bir genel grev takip etti. Fransa’da işçiler devasa sosyal kesintilere dur demek için sokaklara çıkıyor. Kenya, Fas, Madagaskar, Endonezya ve Nepal’de “Z kuşağı” eylemleri hükümetleri sarsıyor.
Türkiye’de de geniş öğrenci ve işçi kitleleri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun mart ayında tutuklanmasına karşı protestolarda görüldüğü üzere, seçme-seçilme hakkı dahil demokratik hakları artan saldırılara ve büyüyen toplumsal eşitsizliğe karşı mücadeleye yöneliyor.
Türkiye ve dünya genelinde gelişmekte olan bu hareket, geniş işçi ve gençlik kitlelerinin kapitalizme ve onun yıkıcı sonuçlarına karşı mücadele etmeye hazır olduklarını göstermektedir. Eksik olan şey, bu mücadeleleri çıkmaz sokaktan çıkarıp ileriye taşıyacak olan devrimci bir perspektif ve örgütlenmedir.
Resmi kuruluşunu geçtiğimiz ağustos ayında tamamlayan Sosyalist Eşitlik Partisi – Dördüncü Enternasyonal’in öğrenci ve gençlik hareketi olan Toplumsal Eşitlik için Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler (IYSSE), tek çıkış yolunun devrimci bir programla uluslararası işçi sınıfına yönelmekten ve sosyalizm uğruna mücadele etmekten geçtiğini savunuyor. Sosyal demokrat ve Stalinist ihanetlere karşı klasik Marksizm ve 1917 Ekim Devrimi geleneğini sürdüren Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’ne (DEUK) bağlı yoldaşlarımızla birlikte, öğrenciler ve gençlik arasında savaş karşıtı sosyalist bir hareketin inşası için mücadele ediyoruz.
Soykırım ve emperyalist savaş
Geçtiğimiz iki yıldır dünya çapında işçiler ve öğrenciler, Gazze’de iki yıldır devam eden soykırıma ve kendi hükümetlerinin suç ortaklığına karşı mücadeleye giriştiler. Barışçıl protestolar ve eylemler, sözde “demokratik” ülkelerin tümünde yaygın polis şiddeti ve antisemizim kara çalması ile karşılaştı.
Soykırımı ve onun bir parçası olduğu emperyalist savaşı durdurabilmek için bunların nesnel temellerini kavramak şarttır. Kapitalizmin son aşaması olan emperyalizm, tekelcilik, mali sermayenin hakimiyeti, ekonomik asalaklık ve her alanda siyasi gericilik ile karakterize edilmektedir. Emperyalist güçler dünyayı kendi aralarında zorla bölüşmek ve yeniden bölüşmek için sürekli mücadele ederken soykırım, faşizm, dini fanatizm ve ırkçılık gibi en gerici ve karanlık ideolojileri cephaneliğinden tekrar çıkarıyorlar.
Gazze soykırımı, İran, Rusya ve nihayetinde Çin’i hedef alan genişleyen bir küresel savaşın bir parçasıdır. Bu küresel savaşın diğer bir cephesinde ise NATO, Ukrayna aracılığıyla Rusya’ya karşı bir vekalet savaşı yürütmektedir. Her iki ülkenin stratejik kaynaklarını kontrol altına alma mücadelesi şimdiden yüz binlerce ölüme ve milyonlarca kişinin yerinden edilmesine yol açtı. Avrupalı güçler şimdi nükleer bir felaketi göze alarak Rusya’ya karşı savaşı daha da tırmandırıyorlar. Rusya’yı şeytanlaştırarak askeri harcamalarını artırıp sosyal haklara savaş açtılar.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son Beyaz Saray ziyaretinin ve Trump’la siyasi yakınlığının teyit ettiği üzere Türkiye egemen sınıfı emperyalizme ve NATO’ya derinden bağlıdır. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye ABD ve NATO emperyalizminin on yıllardır Ortadoğu, Orta Asya, Balkanlar ve Kuzey Afrika’da yürüttüğü kanlı savaşlara bulaşmış ve bunları desteklemiştir.
Tüm retorik açıklamalarına karşın Erdoğan hükümeti İsrail ile ticareti “Filistin üzerinden” gösterip sürdürerek, Azerbaycan’dan İsrail’e petrol akışına olanak sağlayarak ve Türkiye’deki ABD üslerinin İsrail yararına kullanımına izin vererek Siyonist rejimin Filistinlilere yönelik soykırımına suç ortaklığı yapmaktadır. Türkiye’de de sayısız soykırım karşıtı protestocu, bu işbirliğini teşhir ettikleri için polis şiddetine uğramış ve gözaltına alınmıştır.
CHP de benzer retorik eleştirilerle, soykırımın arkasındaki güçler olan ABD ve NATO emperyalizmi ile askeri-stratejik ittifaktan yanadır. CHP’nin Erdoğan hükümeti ile beraber Trump’ın Gazze’yi bir sömürge yönetimi altına almayı amaçlayan gerici planına desteği de bunu teyit etmiştir.
İki yıldır devam eden soykırımın ana dersi, emperyalist hükümetlere ve suç ortaklarına soykırımı durdurma çağrısı yapmanın başarısızlığıdır. Öğrenciler ve gençler, soykırımı ve savaşı emperyalist devletlere ve kendi kapitalist hükümetlerine çağrılar yaparak durduramazlar. Onların ateşkes ve barış planları sadece toplumsal muhalefeti bastırmak ve daha büyük saldırılara hazırlanmak için bir moladır.
Öğrenciler ve gençler savaş ve soykırıma onun temel nedeni olan kapitalist sisteme karşı bir mücadele ile karşılık vermelidir ve bu mücadele doğası gereği ancak işçi sınıfı önderliğinde verilebilir.
Bu nedenle IYSSE, öğrencileri ve gençleri işçi sınıfının yanında soykırım, diktatörlük ve dünya savaşına karşı uluslararası sosyalizm uğruna mücadelede yer almaya çağırmaktadır.
Militarizme ve otoriter rejime karşı mücadele
Militarizmin patlamasına neden olan şey, kapitalist ekonominin giderek derinleşen krizdir. İşçi sınıfı ve toplumun geniş kesimlerinin ücret ve sosyal haklarına yapılan saldırılarla kaynaklar militarizme, banka–şirket oligarşisine aktarılıyor. Kapitalist hükümetler, bir yandan fetih ve yağma savaşlarına girişirken, aynı anda işçi sınıfının on yıllar süren mücadelelerle elde ettiği tüm sosyal kazanımlara savaş açmış durumdalar.
Artan hayat pahalılığı karşısında işçi ve emekli ücretleri erirken kaynaklar mali oligarşiyi zenginleştiren yüksek faizlere ve askeri harcamalara heba ediliyor. Emekçilerin sırtındaki vergi yükü durmadan büyürken büyük şirketlere vergi indirimleri ve teşviklerle servet aktarımı sürüyor. Ancak mevcut sömürü ve kemer sıkma saldırısı yetersiz görülüyor ve işçi sınıfının çalışma ve sosyal koşullarına yönelik saldırı tırmanıyor. Gençlerin karşı karşıya olduğu sosyal felaketin arkasında, işte bu şiddetli sınıf mücadeleleri yatıyor.
2024’te savunma harcamalarının GSYİH’ye oranı yüzde 2 (800 milyar lira) olan Türkiye’nin, NATO taahhüdü doğrultusunda harcamalarını yüzde 5’e çıkarmak için bütçeden ek olarak yaklaşık 1,5 trilyon ayırması gerekiyor. Kapitalist oligarşinin dışarıdaki savaş politikaları ve gerici emelleri, içeride işçi sınıfına açılan savaş ile ayrılmaz bir bütün oluşturuyor.
Üniversite öğrencilerinin karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan biri barınmadır. Devlet yurtlarından yararlanma oranı oldukça düşüktür. Geçen yılın verilerine göre, 7 milyon öğrenciden sadece 880 bin kadarı bir devlet yurdunda kalabiliyor. Bu, yüksek enflasyon ve fahiş konut kiraları koşullarında, öğrencilerin özel yurtlara veya evlere yüksek kira ödemesine neden oluyor. Bunun yanında, öğrencilerin kaldığı yurtların veya evlerin koşulları pek çok açıdan yetersiz ve konforsuz durumdadır.
Beslenme, öğrencilerin karşı karşıya olduğu bir diğer acil sorundur. Öğrencilerin önemli bir kısmı, sağlıklı beslenme imkanlarından yoksundur. Ayrıca birçok öğrenci eğitimini sürdürebilmek için güvencesiz işlerde düşük ücretli çalışmak zorunda kalmakta ve daha mezun olmadan işsizlik kaygısı yaşamaya başlamaktadır.
Giderek daha fazla toplumun ezici çoğunluğunun sosyal ihtiyaçlarını hiçe sayan ve küçük bir azınlığın çıkarlarına hizmet eden bu sistem, demokrasi ile bağdaşmamaktadır. ABD’den Türkiye’ye ve dünyanın geri kalanına kadar artan otoriterleşme eğilimi, mali oligarşinin her ne pahasına olursa olsun gücünü ve servetini koruma çabasının bir ürünüdür. Çünkü bunlara cepheden bir saldırı yapılmaksızın ve iktidar işçi sınıfına aktarılmaksızın hiçbir temel toplumsal sorun çözülemez.
Geleceğimiz savaş, soykırım, işsizlik, çökmekte olan sosyal hizmetler ve yaşam standartları, ekolojik felaket ve diktatörlükle şekilleniyor. Ancak gençlik dünya çapındaki yıkım politikaları ve sorunlar karşısında çaresiz değildir. Milyonlarca insan arasında, özellikle de bu sistem altında en ufak bir refah bile görmemiş genç nesiller içinde kapitalizme karşı artan bir muhalefet var.
Bununla birlikte gençler eğitim, sağlık, barınma, beslenme ve kültürel haklar gibi sosyal hakların mevcut ekonomik ve sosyal düzen içinde karşılanamayacağının farkına varmalıdır. Aynı kapitalist düzen tüm dünyada insanlığı savaş, soykırım, faşizmin yükselişi, devasa düzeylerdeki toplumsal eşitsizlik ve iklim değişikliği gibi sorunlarla karşı karşıya getirmektedir. Bu yüzden, bugün gençliği ilgilendiren meseleler, işçi sınıfının karşı karşıya olduğu daha kapsamlı küresel meselelerden ayrılamaz.
Türkiye’de hem hükümet hem de sözde “muhalefet” partileri şu temel meselede tamamen hemfikirdir: emperyalizme bağlılık ve işçi sınıfının çıkarlarına düşmanlık. Bu partiler, sınıfsal doğaları gereği temel toplumsal ve siyasi sorunları çözmekten acizler.
İşçiler, gençler ve öğrenciler kapitalist sistemin savunucuları olan tüm düzen partilerinin gerici siyasetini reddetmelidir. Taktiksel farklılıklarına rağmen tüm kapitalist partiler bu temel sorunları çözmek bir yana bu politikaların sürdürücüsüdür. İşçiler ve gençler kapitalizme karşı mücadelede sadece bu partilerden değil aynı zamanda toplumsal muhalefeti sürekli bu partilerin arkasına yönlendiren sahte sol partilerden de kopmalılar.
IYSSE’ye katılın!
İşçilerin ve gençlerin karşı karşıya olduğu tüm temel sorunlar uluslararası sorunlardır. Küreselleşme milyarlarca insanı ulusal sınırlar, kıtalar ve zaman dilimleri ötesinde bir dünya üretim ve iletişim sistemi içinde birbirine bağlarken uluslararası işçi sınıfının gücü muazzam bir şekilde artmıştır. Soykırımı, savaşı, diktatörlüğü ve toplumsal sefaleti sona erdirme ve insanca yaşanacak güvenli bir gelecek kurma yeteneğine sadece bu toplumsal güç sahiptir.
Emperyalist savaşa ve kapitalist sisteme karşı sosyalizm uğruna uluslararası işçi sınıfının devrimci seferberliği uğruna mücadelenin tek çıkış yolu olduğunu gören tüm üniversite/lise öğrencilerini ve genç işçileri, Toplumsal Eşitlik için Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler’in (IYSSE) inşasına katılmaya çağırıyoruz. Bulunduğunuz okulda bir IYSSE şubesi kurmak ve eğitim gruplarımıza katılmak için bizimle bağlantıya geçin!