Perspektif

New York Belediye Başkanlığı seçimlerindeki sınıfsal meseleler

ABD’deki Sosyalist Eşitlik Partisi’nin bu açıklaması, 30 Ekim 2025’te yayımlandı.

Senatör Bernie Sanders (solda), New York Belediye Başkanı adayı Zohran Mamdani (ortada) ve Milletvekili Alexandria Ocasio-Cortez, 26 Ekim 2025 Pazar günü New York'ta düzenlenen mitingde sahnede birlikteler. [AP Photo/Heather Khalifa]

New York şehrinde seçim gününe bir haftadan az bir süre kaldı ve erken oy kullanma süreci başladı. Anketler, Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri (DSA) üyesi Zohran Mamdani’nin seçileceğini gösteriyor. Eğer seçilirse, sosyalist olduğunu iddia eden biri, küresel mali sermayenin merkezi olan Wall Street’in bulunduğu ABD’nin en büyük şehrinin belediye başkanı olacak.

Mamdani, geçen yıl neredeyse hiç tanınmayan bir isimken, haziran ayında yapılan Demokratik Parti ön seçimlerinde, şehrin siyaset kurumunun favori adayı olan eski Vali Andrew Cuomo’yu yenilgiye uğrattı. O zamandan beri Mamdani, bağımsız aday olan Cuomo ve Cumhuriyetçi demagog Curtis Sliwa’ya karşı anketlerde rahat üstünlüğünü koruyor.

Mamdani’nin kampanyasına verilen yaygın destek, Andrew Cuomo’nun Albany’deki görev süresi boyunca acımasızca uyguladığı Demokratik Parti’nin şirket yanlısı politikasından duyulan büyük nefreti yansıtıyor. İşçiler ve gençler, Demokratik Parti’nin Trump’a boyun eğmesinden tiksiniyorlar ve sarsıcı düzeydeki eşitsizlik, yükselen kiralar, yoksulluk maaşları, bitmeyen savaş, Gazze’deki soykırım ve Göç ve Gümrük Muhafaza (ICE) dairesinin göçmenlere yönelik baskınlarına karşı mücadele etmenin bir yolunu arıyorlar.

New York’taki seçimler, Trump yönetiminin oligarşinin egemen fraksiyonlarının desteğiyle ABD’de faşist bir diktatörlük kurmak komplosunun tırmandığı koşullarda yapılıyor. Bu komplo, ülke genelinde birçok yerde silahlı kuvvetlerin konuşlandırılmasını veya konuşlandırılmasının planlanmasını ve hükümetin kapatılması yoluyla işçi sınıfına yapılan büyük saldırıyı da içeriyor.

Mamdani kazanırsa, New York şehri derhal Trump’ın işçi sınıfına karşı savaşının bir sonraki muharebe alanı haline gelecektir. Geçen hafta, Başkan Trump gelecekte olacaklara dair bir uyarı işareti vererek, askeri teçhizatla tepeden tırnağa silahlanmış ICE haydutlarını Manhattan’ın güneyinde saldırıya geçip göçmenleri ve yurttaşları kaçırmaları için görevlendirdi. Trump, Mamdani’yi defalarca faşist bir dille topa tuttu ve onu “%100 komünist bir deli” olarak nitelendirdi. Kongre’deki Cumhuriyetçiler, yurttaşlığa kabul edilmiş bir ABD yurttaşı olan Mamdani’nin sınır dışı edilmesini talep ettiler.

Trump’ın diktatörlüğüne karşı giderek büyüyen geniş bir muhalefet var. Bu muhalefet 18 Ekim’deki “Krallara Hayır” gösterilerinde milyonlarca insanın sokağa dökülmesiyle kendini gösterdi. Mamdani’nin seslendiği ve onun yükselişini sağlayan da bu kitlesel ruh halidir.

Bununla birlikte, Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP), Mamdani’ye veya rakiplerine oy verilmesi çağrısı yapmamaktadır. Mamdani’nin platformu ve programı, oligarşi ve diktatörlükle mücadelede ileriye giden bir yol değil, siyasi bir tuzaktır.

Öncelikle, burada temel ilkesel meseleler söz konusudur. Bir adaya oy verilmesi çağrısında bulunmak, onun siyasi programının sorumluluğunu üstlenmek anlamına gelir. Mamdani, sosyalist olduğunu iddia etmesine rağmen, Demokratik Parti politikacısıdır. Demokratik Parti, kapitalist bir partidir, Wall Street ve Amerikan emperyalizminin partisidir. Tüm siyasi deneyimler, işçilerin ve gençlerin Demokratik Parti çerçevesinde tek bir adım bile ilerleyemeyeceğini göstermektedir.

Mamdani, bu seçimdeki özel meselelerle ilgili olarak, DSA ile birlikte, Demokratik Parti’nin sola kaydırılabileceği ve işçilerin çıkarlarını ilerletmek için bir araç haline gelebileceği yalanını yayarak, muhalefeti kasıtlı ve bilinçli olarak Demokratik Parti’ye geri yönlendirmeye çalışmaktadır. Ancak Mamdani’nin kendi kampanyası, bunun siyasi bir sahtekarlık olduğunu ortaya koymaktadır.

Son beş ay boyunca Mamdani, karşı çıktığını iddia ettiği milyarderleri yatıştırmak için elinden geleni yaptı. Gazze’de devam eden soykırımın ortasında, Filistinlileri savunmaktan vazgeçti ve İsrail’in var olma hakkı olduğunu ve Hamas’ın silahlarını bırakması gerektiğini ilan etti.

Sağcı basınca boyun eğen Mamdani, geçen hafta milyarder mirasçı Jessica Tisch’i New York Emniyet Müdürü olarak tutmayı planladığını açıkladı. Bu, büyük sermayenin temel taleplerinden biriydi ve patlamaya hazır sosyal koşullar altında, devletin silahlı aygıtını kontrol etmek için güvenilir bir figürün dümenin başında olacağı anlamına geliyor.

Mamdani, oligarşiye yönelik muhalefete sesleniyor ancak programı birkaç liberal reform için ılımlı bir çağrıdan ibaret: Şehrin kiracılarının yarısı için kira artışlarına ara verilmesi, bazı toplu taşıma kullanıcıları için ulaşım masraflarının mütevazı bir şekilde düşürülmesi ve kamu tarafından finanse edilen çocuk bakım hizmetlerinin zenginlere hafif bir vergi artışı ile genişletilmesi. Bu politikalar yürürlüğe girse bile, işçi sınıfının karşı karşıya olduğu tarihi boyutlardaki sorunları çözmeye hiçbir katkıları olmayacaktır.

Buna rağmen Mamdani, Demokratik Parti yönetiminin bazı kesimlerinin hücumuna uğradı. Onların favori adayı Cuomo, Mamdani’nin önerilerini hayal ürünü olarak nitelendirirken, Mamdani’yi İslamcı bir cihatçı olarak damgalayan kirli bir karalama kampanyası başlattı. New York’un ABD Senatosu heyeti, partinin ön seçimlerinin galibini desteklemeyi reddederken, Temsilciler Meclisi Azınlık Lideri Hakeem Jeffries geçen haftaya ona destek vermekten sakındı.

Demokratik Parti’nin entrikaları, bir yandan Mamdani’yi kontrol altında tutarken, diğer yandan New Jersey’deki Donanma pilotu Mikie Sherrill ile Virginia’daki CIA ajanı Abigail Spanberger gibi valilik adaylarını 2026 ara seçimleri için model olarak tanıtmayı amaçlıyor.

DSA’lı Demokratlar ise Demokratik Parti’yi kendi iradesine rağmen kurtarmaya çalışıyorlar. Bu durum geçen pazar günü Queens’te düzenlenen kitlesel kampanya mitinginde Mamdani’nin 13.000 kişilik kalabalığın yuhalamalarını ve “zenginlere vergi” sloganlarını bastırmak için sahneye çıkıp Vali Kathy Hochul’u kurtarmak üzere kolları sıvamasıyla vurgulandı.

Mamdani, Bernie Sanders ve daha yakın zamanda Alexandria Ocasio-Cortez’in izlediği siyasi aldatma yolunu takip ediyor. Sanders ve Ocasio-Cortez pazar günü seçim mitinginde Mamdani ile birlikte sahneye çıktı.

Neredeyse on yıldır Sanders, bir tür “muhalefet savar” işlevi görmüş ve kapitalizme karşı artan muhalefeti bilinçli olarak Demokratik Parti çıkmazına yönlendirmiştir. Sanders hem 2016 hem de 2020’de başkanlık seçimlerine aday olmuş, “siyasi devrim” gibi sahte vaatlerle milyonlarca oy almış ancak Wall Street ile Pentagon’un seçtiği adaylar olan Hillary Clinton’ı ve Joe Biden’ı desteklemiştir. Dış politikada Sanders, defalarca Amerikan emperyalizminin yanında yer alarak, ABD-NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürüttüğü savaşı ve İsrail’e finansman sağlanmasını desteklemiştir.

Mamdani gibi DSA üyesi olan Ocasio-Cortez de kendisini Demokratik Parti müesses nizamının bir muhalifi olarak sunmuş ancak sonunda egemen sınıfın çıkarlarının sadık bir savunucusu olduğunu kanıtlamıştır. 2022’de demiryolu işçilerinin grevini yasa dışı ilan etme lehine oy kullanmış ve Gazze’de soykırım yapan İsrail’e finansman sağlanmasına arka çıkmıştır. Destekçilerine “yetişkin gibi davranmalarını” ve savaş suçlusu Biden’ın arkasında toplanmalarını tavsiye etmiştir.

DSA, ABD’deki burjuva siyasetinin ana akımında giderek daha doğrudan bir rol oynamaktadır. Bu durum, uluslararası bir eğilimin ABD’deki tezahürüdür. Yıllardır, Britanya’daki Jeremy Corbyn gibi figürler, yurt içinde kemer sıkma politikası uygulayan ve yurt dışında emperyalist savaş yürüten burjuva siyasi partilere sol bir kılıf sağladılar. Corbyn, sözde “solcu antisemitizmi” üzerinden yürütülen cadı avı sırasında İşçi Partisi’nden ihraç edildi ve bu da gerici Keir Starmer’ın İşçi Partisi’nden başbakan olmasının önünü açtı.

Yunanistan’daki Syriza deneyimi, iktidara gelen sahte solun rolünü göstermektedir. “Radikal Sol Koalisyon”, 2015 yılında genel seçimleri kazandıktan birkaç ay sonra, Avrupa bankalarına karşı mücadele etme sözünü çiğnedi, referandumun sonuçlarını hiçe saydı ve bankacıların talep ettiği kemer sıkma politikalarını dayattı. Böylece inisiyatifi aşırı sağa devretti. Bu tür deneyimler, ülkeden ülkeye birçok kez tekrarlandı.

Mamdani kazanırsa, kampanyası sırasında, kendisinin başkanlık edeceği bir belediye ile Cuomo’nun başkanlık edeceği bir belediye arasında çok az fark olacağını şimdiden göstermiştir.

İşçileri ve gençleri Mamdani’yi desteklemeye yönelten —diktatörlüğe, eşitsizliğe ve savaşa karşı— muhalefet duyguları, Mamdani’nin kampanyası ya da Demokratik Parti’nin çerçevesi içinde gerçekleştirilemez ve gerçekleştirilmeyecektir. Sosyalist Eşitlik Partisi, Mamdani’nin haziran ayında ön seçimleri kazanmasının ardından şöyle yazmıştı:

Sosyalist Eşitlik Partisi, hem Amerika Birleşik Devletleri’nde hem de uluslararası alanda işçi sınıfı içindeki baskın eğilimin siyasi radikalleşme ve kapitalizme muhalefet yönünde olduğunda ısrar etmiştir. New York belediye başkanlığı seçimleri bu değerlendirmenin bir teyididir. Bununla birlikte, belirtiyi gerçekleşme ile karıştırmıyoruz. SEP, Mamdani’nin zaferinin önemini kabul etmekle beraber, kendi siyasi programını Mamdani’nin seçim başarısının devletin doğasında, Demokratik Parti’nin sınıfsal karakterinde ve Amerikan kapitalizminin vahşi ve baskıcı niteliğinde bir değişikliğe yol açacağı yanılsamasına uyarlamamaktadır.

Son dört aydaki gelişmeler bu değerlendirmeyi tamamen doğruladı. Trump, diktatörlük komplosunu şiddetle tırmandırdı. Bu arada Demokratlar onu durdurmak için hiçbir şey yapmadılar, bunun yerine işlerin, sosyal programların ve demokratik hakların yok edilmesi konusunda işbirliği yaptılar. Mamdani ve DSA ise, kitlesel muhalefeti krizden sorumlu kapitalist düzenin arkasına kanalize etmeye çalışarak, tüm perspektiflerinin iflasını gösterdiler.

SEP, “ilerici” Demokratlara yönelik yanılsamalarla veya Amerikan kapitalizminin mevcut siyasi kurumlarına yapılan çağrılarla savaşa, diktatörlüğe ve toplumsal eşitsizliğe karşı mücadele edilemeyeceğini ısrarla açıklamaktadır. Bu mücadele, işçi sınıfının, sosyalist bir program temelinde, ABD’de ve uluslararası ölçekte, bağımsız siyasi seferberliğini gerektirir. İşçi sınıfı —büyük sosyal çoğunluk— iktidarı ele geçirmek, milyarderleri mülksüzleştirmek ve toplumu özel kâr değil, eşitlik, barış ve sosyal ihtiyaçlar temelinde yeniden inşa etmek için kendisini bilinçli bir siyasi güç olarak örgütlemelidir.

İşçi sınıfı, sosyalist bir programla donanmış bağımsız bir siyasi güç olarak duruma müdahale etmelidir. SEP, diktatörlüğe, savaşa ve eşitsizliğe karşı çıkan tüm işçileri, öğrencileri ve gençleri bu mücadeleye katılmaya çağırıyor.

Loading