Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri (DSA) üyesi Zohran Mamdani’nin New York belediye başkanlığı seçimlerindeki zaferi —kendini “demokratik sosyalist” olarak tanımlayan birinin, Amerikan ve küresel mali sermayesinin merkezi olan Wall Street’in kalbinde seçimi kazanması— ulusal ve hatta uluslararası öneme sahip bir olaydır.
Seçim, on yıllardır komünizm ve sosyalizm karşıtlığına maruz bırakılan bir nüfus için kapitalizme alternatifin söz konusu bile olmadığı yönündeki anlatıyı çürütmektedir. Gerçekte, geniş işçi ve gençlik kesimlerinin hareketi sola doğrudur, kapitalizme düşmanlık büyümekte ve sosyalizme destek artmaktadır. Mamdani’ye verilen oylar, sadece mevcut siyaset kurumundan duyulan hayal kırıklığını değil, servetin küçük bir elit kesimin elinde muazzam yoğunlaşmasına, ezici hayat pahalılığına ve temel demokratik ve sosyal hakların ortadan kaldırılmasına karşı öfkeyi ifade etmektedir.
On yıllardır görülen en yüksek seçmen katılımı ile 1 milyondan fazla kişi Mamdani’ye oy verdi: 2 milyondan fazla oy kullanıldı, bu, dört yıl öncesinin iki katıdır ve 1969’dan bu yana kaydedilen en yüksek sayıdır. Ön seçimlerde kampanyasına başladığında sadece yüzde 1 oyu olan Mamdani, üçlü yarışta açık bir çoğunlukla seçimi kazandı ve en yakın rakibi olan Demokratik Parti’nin eski eyalet valisi Andrew Cuomo’yu 9 puan farkla yenilgiye uğrattı.
Mamdani, New York şehrinin beş ilçesindeki işçi sınıfı bölgelerinin çoğunda, eşitsizlik ve artan hayat pahalılığından en çok etkilenen yerlerde ezici bir farkla kazandı. Cuomo’yu Harlem’de 45 puan, Queens’in Jamaica semtinde 28 puan, Brooklyn’in East New York semtinde 28 puan ve Bronx’un Parkchester semtinde 27 puan farkla yendi. Bunlar, şehrin en yoksul ve ırksal çeşitliliğin en fazla olduğu yerlerden bazılarıdır.
CNN’in çıkış anketine göre, 45 yaşın altındaki seçmenlerin yüzde 70’i Mamdani’yi desteklerken, Cuomo’yu destekleyenlerin oranı sadece yüzde 25’ti. Mamdani; ailesinin maddi durumunu “yetersiz kalıyor” olarak tanımlayanlar ve Trump ile onun faşizan gündemine şiddetle karşı çıkanlar arasında ezici bir çoğunlukla kazandı.
Seçmen, Cuomo’yu destekleyen ve kampanyasına 50 milyon dolardan fazla “karanlık para” akıtan siyaset kurumunu —hem aşırı sağcı Cumhuriyetçileri hem de Demokratik Parti makinesini— açıkça reddetti. Mamdani’nin kira, çocuk bakımı ve market alışverişi dahil olmak üzere artan hayat pahalılığına odaklanmasının yanı sıra siyasi ve ekonomik hayata hâkim olan ve Trump’ın gelişmekte olan diktatörlüğünün arkasında toplanan oligarkları retorik olarak kınaması, büyük yankı uyandırdı.
Mamdani’nin seçilmesi, kuşkusuz sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde değil, uluslararası alanda da büyük bir coşku yarattı. Demokratik Parti’nin has adamlarından biri olan yolsuz Andrew Cuomo ile kendini ezilenlerin savunucusu olarak takdim eden Mamdani arasındaki zıtlık, köklü bir değişimin yaşandığına dair yanılsamaları besleyecektir. Ancak yanılsamalara kapılmak yerine, siyasal ve toplumsal gerçekliğin mantığından hareketle bazı temel doğruları belirtmek gerekmektedir.
Her şeyden önce, kendini “demokratik sosyalist” olarak takdim etse de Mamdani’nin sosyalist bir program ileri sürmediği belirtilmelidir. Milyonerlere hafif vergi artışları, kira konusunda sınırlı adımlar ve kamu hizmetlerinin mütevazı oranda genişletilmesi gibi önerileri, önceki dönemlerin liberal reformizminin ılımlı bir şekilde canlandırılmasından pek öteye gitmemektedir.
Bununla birlikte, en mütevazı öneriler bile Wall Street’in, şirket-finansal oligarşisinin ve onların çıkarlarını savunan devlet aygıtının, davalar, siyasi provokasyonlar veya daha doğrudan eylemler biçimindeki şiddetli direnişiyle karşılaşacaktır. Mali aristokrasi hiçbir şeyden vazgeçmeye niyetli değildir. Elindeki tüm imkanlarla, servetine ve gücüne yönelik en ufak oranda bir el uzatmaya bile direnecektir.
Mali oligarşinin siyasi temsilcisi olarak hareket eden Trump yönetimi, Mamdani’nin zaferine şimdiden tehditlerini artırarak ve New York şehrine doğrudan müdahale etmeye hazır olduğunun sinyalini vererek tepki verdi. Mamdani’nin zafer konuşmasında Trump’a “sesi aç” çağrısı yapmasının ardından Fox News ile yaptığı röportajda, başkan “Bu, onun için çok tehlikeli bir açıklama. Tehlikeden bahsediyorsunuz—bence bu onun için çok tehlikeli bir açıklama. Washington’a biraz saygı göstermesi gerek,” uyarısında bulundu.
Trump’ın faşist danışmanı Steve Bannon da Politico’ya Mamdani’nin seçilmesinin “uyarı alarmı olması gerektiğini” söyledi ve “her yerde uyarı ışıkları yanmalı” diye ekledi. Bannon, “Bunlar çok ciddi insanlar ve ciddiye alınmaları gerekiyor,” dedi ve Uganda doğumlu ABD yurttaşı Mamdani’nin sınır dışı edilmesini talep etti.
Sosyalist Eşitlik Partisi, Ulusal Muhafız veya diğer silahlı kuvvetlerin New York şehrine konuşlandırılması da dahil olmak üzere, bu ve diğer tüm saldırılara karşı çıkacaktır. Ancak biz, politikamızı Mamdani’ye ve Demokratik Parti’ye tabi kılmayacağız.
Mamdani’nin üyesi olduğu Demokratik Parti, mali elitlerin servetine ve hakimiyetine yönelik her türlü meydan okumaya kesinlikle karşıdır. Önde gelen Demokratlar, partinin geniş bir kitleye hitap edebilecek bir adaya ihtiyacı olduğunu fark ederek Mamdani ile çalışmaya istekli olan bir hizip ile, düzen karşıtı duyguları beslemenin hızla kontrolden çıkabileceğinden korkan bir hizip arasında bölünmüş durumdadır.
Senato Azınlık Lideri Chuck Schumer dahil birçok önde gelen Demokrat, Mamdani’nin ön seçim zaferinden sonra bile onu desteklemeyi reddetti. Demokratik Parti’nin medya sözcüsü konumundaki New York Times, çarşamba günü yeni belediye başkanı için parametreleri belirleyen uzun bir başyazı yayımladı. Editörler, Mamdani’nin seçim vaatlerinden vazgeçmesini ve milyarder eski Belediye Başkanı Michael Bloomberg’in izinden gitmesini talep ettiler. Mamdani’nin daha önce Bloomberg’e kur yapma girişimi başarısız olmuştu.
Yazıda Mamdani’nin Wall Street ve emlak sektörünün kabul edebileceği bir kabine kurması gerektiği vurgulanırken, Mamdani bu direktifi hemen kabul etti. Çarşamba günü, son üç belediye başkanının (Michael Bloomberg, Bill de Blasio ve Eric Adams) yönetimlerinden deneyimli Demokratlardan oluşan bir geçiş ekibi kurduğunu duyurdu.
Mamdani’nin egemen sınıfın içinden gelen tehditlere verdiği yanıt, Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri’nin siyasetini yansıtmaktadır. Mamdani’nin tüm perspektifi, tamamen zıt sınıf çıkarlarının uzlaştırılabileceği, sömürenler ile sömürülenler arasında işbirliği yoluyla hakiki bir toplumsal değişimin gerçekleştirilebileceği ve bunun Demokratik Parti’nin himayesinde yapılabileceği iddiasına dayanmaktadır. Bu, siyasal veya toplumsal gerçeklikte hiçbir temeli olmayan bir yanılsamadır.
Mamdani çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında hem Trump hem de Wall Street ile “çalışmaya” istekli olduğunu defalarca vurguladı. Trump’a siyasi olarak karşı olduğunu belirtirken, “New Yorklulara hizmet etmek için nasıl işbirliği yapabileceğimiz konusunda Başkan Trump ile görüşmek istediğini” açıkladı ve şehre fayda sağlayacaksa “herkesle konuşmaya hazır ve istekli” olduğunu ekledi.
Mamdani ayrıca, JPMorgan Chase CEO’su Jamie Dimon ve “şehrimizin geleceği hakkında endişeli olan herkesle” görüşmeyi sabırsızlıkla beklediğini açıkladı ve Dimon ile New York’un “canlılığına yatırım yapan” diğer milyarderleri övdü. Bunlar bir sosyalistin değil, mali elitlere servetlerine, güçlerine ve ayrıcalıklarına dokunulmayacağını garanti eden bir politikacının sözleridir.
Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin hazirandaki ön seçimlerden sonra belirttiği gibi, “Wall Street’in surları seçim hitabetinin basıncı altında yıkılmayacaktır.” Piyasaların Mamdani’nin seçilmesine verdiği tepki bu noktanın altını çizdi. Mali oligarşi endişelenmek şöyle dursun, sonucu sakinlikle karşıladı. Wall Street’teki tüm önemli endeksler çarşamba günü yükseldi.
Mamdani zafer konuşmasında, büyük Amerikan sosyalisti Eugene V. Debs’in adını andı. Ama Debs’in vardığı esas sonucu atladı: “İşçi sınıfı, kapitalist sınıfın lütfuyla asla kurtulamaz, ancak bu sınıfı devirerek kurtulabilir.”
Son on yılın deneyimleri, siyasi düzenle radikal bir kopuşu temsil ettiklerini iddia eden partilerin ve bireylerin kapitalist egemenliğin gerçekleri karşısında başarısızlığa uğradığı örneklerle doludur. Yunanistan’da Radikal Sol Koalisyon (Syriza) 2015 yılında kemer sıkma politikasına son vereceği vaadiyle iktidara geldi ama bankaların ve Avrupa Birliği’nin emirleri doğrultusunda en acımasız sosyal kesintileri hayata geçirdi. Almanya’da Die Linke (Sol Parti), mültecileri sınır dışı eden ve kemer sıkma politikalarını uygulayan eyalet hükümetlerine katıldı. Britanya’da İşçi Partisi içindeki Corbyn hareketi, egemen sağ kanat karşısında teslim oldu ve açık bir gericiliğin geri dönüşünün önünü açtı.
Sınıfsal açıdan bakıldığında, bu eğilimler işçi sınıfının değil, üst orta sınıfın çıkarlarını ifade etmektedir. Bu, toplumun kökten bir yeniden inşasının değil, kendileri için daha rahat bir konumun peşinde koşan ayrıcalıklı bir sosyal tabakadır.
Sosyalist bir adaya oy veren birçok işçinin, Mamdani’nin seçilmesini harekete geçip kendi taleplerini ileri sürmek için bir sinyal olarak göreceğine şüphe yoktur. Peki, işçiler mücadeleye girdiğinde Mamdani ne yapacak? Sınıf çıkarlarının mantığı kaçınılmaz olarak kendini gösterecek. Mamdani, mali ve siyasi düzenin taleplerine boyun eğecek. Kendisi ne derse desin, kampanyasının nihai amacı, işçi sınıfının büyüyen hareketini önlemek ve kontrol altına almaktır.
New York’ta ve ülke genelinde işçiler için ileriye giden yol, Demokratik Parti’ye baskı yapmak veya Mamdani yönetimine umut bağlamaktan değil, işçi sınıfının mücadele içinde bağımsız seferberliğinden geçmektedir.
Sosyalist Eşitlik Partisi, her işyerinde, mahallede ve okulda, Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı (TK-Uİİ) aracılığıyla birbirine bağlanmış tabandan komitelerin inşa edilmesi çağrısı yapıyor. Bu komiteler, işçilerin mücadelelerini örgütlemek, koordine etmek ve geliştirmek için bir araç olarak hizmet etmelidir — mevcut düzenden reformlar dilemek için değil, kendi programlarını ifade edip uğruna mücadele etmek için. Bu, işlerin, ücretlerin ve yaşam standartlarının savunulması, savaşa ve diktatörlüğe karşı çıkılması, işçi iktidarı ve toplumun sosyalist dönüşümü için mücadele demektir.
Egemen sınıfın servetine doğrudan bir saldırı yapılmaksızın hiçbir şey başarılamaz. Milyarderlerin —bankalar, şirketler ve emlak tekellerini kontrol etmelerinden kaynaklanan— servetleri kamulaştırılmalı ve bu kuruluşlar demokratik işçi denetimi altındaki kamu işletmelerine dönüştürülmelidir.
Kritik mesele, önderlik ve perspektiftir. Bu gelişmelerden devrimci sonuçlar çıkaran herkesi Sosyalist Eşitlik Partisi’ne katılmaya ve artan toplumsal öfkeyi bilinçli bir sosyalizm mücadelesine dönüştürmek için gereken önderliğin inşasına yardımcı olmaya çağırıyoruz.
