Aşağıdaki açıklama Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin Almanya şubesi olan Sosyalist Eşitlik Partisi (Sozialistische Gleichheitspartei - SGP) tarafından yayımlanmıştır. Federal Seçim Komisyonu SGP’nin 23 Şubat’ta yapılacak Almanya federal seçimlerine katılmasını onayladı.
Sosyalist Eşitlik Partisi (SGP), savaş ve sosyal kesintilerden yana olan tüm partilerin koalisyonuna karşı çıkmak için federal seçimlere katılıyor. SGP, dünyanın dört bir yanında Dördüncü Enternasyonal’e bağlı kardeş partileriyle birlikte, savaş çılgınlığını, toplu işten çıkarmaları ve ücret kesintilerini durdurmak için uluslararası bir hareket inşa ediyor.
Amacımız kapitalizmin reforme edilmesi değil, ortadan kaldırılmasıdır. Her geçen gün, kapitalist toplumsal sistemin iflas ettiğini ve yalnızca toplumsal yıkım, savaş ve çevresel felaketler ürettiğini bir kez daha kanıtlıyor. Bizler, çoğunluğun ihtiyaçlarının zenginlerin kâr çıkarlarının önüne geçtiği sosyalist bir toplum için mücadele ediyoruz.
Küresel ekonomiye ve finans piyasalarına egemen olan milyarder oligarklar, egemenliklerini ancak faşizm ve savaş yoluyla sürdürebilirler. Bu durum hiçbir yerde, en güçlü kapitalist ülke olan ABD’de olduğundan daha belirgin değildir. Suçlular, faşistler ve multi-milyarderlerden oluşan bir hükümet 20 Ocak’ta iktidara geliyor.
Hüküm giymiş bir suçlu, emlak kralı ve kumarhane işletmecisi olan Donald Trump, ekonomik şantaj, askeri fetih ve şiddetli baskı politikası izliyor. Sadece Çin’i ve diğer ekonomik rakiplerini cezalandırıcı gümrük vergileri ve askeri güçle tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda ABD’nin geleneksel müttefiklerini de tehdit ediyor. Milyonlarca göçmeni tutuklayıp sınır dışı ederek, kendi ülkesindeki tüm toplumsal ve siyasi muhalefeti bastırmaya ve bir diktatörlük kurmaya hazırlanıyor.
Alman egemen sınıfı da aynı yolu izliyor. “Amerika’yı Yeniden Büyük Yap”a verdikleri yanıt, “Deutschland über alles”tir (Her şeyden önce Almanya). Trump’a, Hitler’den bu yana hiç olmadığı kadar silahlanarak yanıt veriliyor. Bundestag’da (Federal Meclis) temsil edilen tüm partiler bu konuda hemfikirler. Rusya’ya karşı savaşta nükleer bir çatışmayı göze almaya hazırlar. Gazze’deki soykırımı destekliyorlar. Bundestag seçimlerini öne aldılar, çünkü savaş politikasını ve buna bağlı sosyal kesintileri, itibarını kaybetmiş Sosyal Demokratların (SPD) liderliğindeki koalisyondan daha tutarlı bir şekilde uygulayabilecek bir hükümete ihtiyaçları var.
Bu seçimde “kötünün iyisi” diye bir şey yok. Tüm düzen partileri Almanya’yı yeniden “savaşa hazır” hale getirmeye ve bunun bedelini işçilere, emeklilere ve yoksullara yüklemeye kararlıdır. VW’deki kitlesel işten çıkarmalar ve radikal ücret kesintileri sadece bir başlangıçtır. İşçi sınıfına yönelik bu cepheden saldırı için, hükümette olsun ya da olmasın, AfD’ye ihtiyaçları var. Diğer tüm partiler halihazırda AfD’nin göçmen karşıtı propagandasını ve sert güvenlik politikalarını benimsemiş durumda. Bu şekilde işçi sınıfını bölmeye, sağcı bir güruhu kışkırtmaya ve devletin baskı aygıtını güçlendirmeye çalışıyorlar.
SGP, düzen partilerinin ahlaki çağrılar ve aşağıdan baskı yoluyla rotalarını değiştirmeye ikna edilebileceği yanılsamasını reddetmektedir. Seçim kampanyamız işçi sınıfına ve gençliğe -yani soykırımcı savaş yanlısı politikaya, derinleşen toplumsal eşitsizliğe, sağlık ve eğitim sisteminin tahrip edilmesine ve gezegenimizin yok edilmesine karşı çıkan tüm kesimlere- yönelmektedir.
Uluslararası işçi sınıfı, 3,5 milyar insanı kapsayan muazzam bir toplumsal güçtür; bu sayı 1991’e kıyasla yüzde 55 artmıştır. Tüm toplumsal zenginliği üreten işçi sınıfı, aynı zamanda savaşın ve krizin tüm yükünü taşımaktadır. Felaketin önlenebilmesi için işçi sınıfının siyasi yaşama bağımsız bir şekilde müdahale etmesi ve toplumu devrimci bir temelde dönüştürmesi gerekmektedir. Bu, büyük bankaların ve şirketlerin kamulaştırılması ve demokratik denetim altına alınmasıyla mümkündür.
Böyle bir hareket halihazırda başlamıştır. ABD ve Avrupa’dan Asya ve Afrika’ya, kapitalizm yanlısı sendika bürokrasisiyle giderek daha açık bir çatışmaya giren sert işçi mücadeleleri gelişmektedir. Şiddetli baskılara rağmen milyonlarca insan Gazze’deki soykırımı protesto etmiştir. Temel görev, bu mücadeleleri uluslararası alanda birleştirmek, sosyalist bir perspektifle donatmak ve yeni bir kitlesel sosyalist parti inşa etmektir. Seçim kampanyamızın amacı budur.
Biz, uluslararası sosyalizme dönüş için mücadele ediyoruz. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin Almanya şubesi olarak, kendimizi August Bebel, Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in Marksist geleneğine, Rusya’daki Ekim Devrimi’ne ve Lev Troçki’nin liderlik ettiği Sol Muhalefet’e dayandırıyoruz. Sol Muhalefet, sosyalizmi temsil etmeyen ve onun mezar kazıcısı olarak hizmet eden Stalinizme karşı sosyalist bir alternatifin var olduğunun canlı kanıtıdır.
Üçüncü Dünya Savaşı’na hayır! Ukrayna savaşını ve Gazze’deki soykırımı durdurun!
85 yıl önce Nazi Almanyası, tüm Avrupa’yı harabeye çeviren ve 80 milyon insanın hayatına mal olan bir imha savaşı başlatmıştı. Bu kayıpların arasında Holokost’ta katledilen 6 milyon Yahudi de bulunuyordu. Bugün ise Alman emperyalizmi, Rusya’ya karşı bir savaşı yeniden körüklüyor. Şu ana kadar Ukrayna’ya 28 milyar avro değerinde silah tedarik etti ve Bundeswehr’i (Alman Silahlı Kuvvetleri) Rusya sınırına konuşlandırdı. Bu adımlar, insanlığın varlığını tehdit eden bir nükleer savaş riski doğuruyor.
SGP bu tehlikeli savaş politikasını reddetmektedir. Ukrayna’ya silah sevkiyatının derhal durdurulmasını, Bundeswehr’in Doğu Avrupa’dan çekilmesini ve NATO’nun lağvedilmesini talep ediyoruz. NATO’nun Ukrayna’yı “Rus saldırganlığına” karşı savunduğu yönündeki sahte propagandayı reddediyoruz. Gerçekte bu savaşı kasıtlı olarak kışkırtanlar Berlin ve Washington’dır.
Vladimir Putin ve akıl hocası Boris Yeltsin, Sovyetler Birliği’ni feshedip toplumsal mülkiyeti suçlu oligarklara peşkeş çekerken ve Sovyet işçi sınıfının sosyal ve kültürel kazanımlarını yok ederken, Alman seçkinler tarafından coşkuyla destekleniyorlardı. Ancak NATO doğuya doğru ilerleyip Rusya’yı kuşatmaya başladığında, Putin bir kahramandan bir düşmana dönüştü.
Almanya ve ABD, verdikleri ilk sözlere rağmen tüm Doğu Avrupa’yı NATO ve AB’ye dahil etmekle yetinmiyor; Ukrayna ve Gürcistan’ı da bünyelerine katmak, Rusya’yı bölmek ve devasa doğal kaynaklarına doğrudan erişim sağlamak istiyorlar. 2014 yılında Kiev’de, İkinci Dünya Savaşı’ndaki Nazi işbirlikçilerini kahraman olarak onurlandıran sağcı ve Batı yanlısı bir rejimin iktidara gelmesine yardımcı oldular.
O zamandan beri NATO, Ukrayna ordusunu yoğun bir şekilde silahlandırıyor. Putin ise buna karşılık olarak Ukrayna’da bir askeri müdahaleye girişti. Bu müdahale ile NATO’yu geri çekilmeye zorlamayı umuyordu. Ancak NATO, tüm müzakere girişimlerini reddetti ve savaşı, sınırsız bir şekilde silahlanmak ve Rusya’ya karşı saldırıyı daha da tırmandırmak için fırsat olarak kullandı.
Biz, Rus rejiminin ve onun Ukrayna’ya yönelik gerici istilasının tavizsiz karşıtlarıyız. Ancak bu rejimin devrilmesi, Rus ve uluslararası işçi sınıfının görevidir. NATO’nun desteğiyle Moskova’da iktidara gelecek herhangi bir rejim, Kiev’deki rejim kadar gerici olacaktır. Zelenskiy, tüm siyasi muhalefeti bastırırken yüz binlerce Ukraynalı erkeği ölüme göndermek üzere NATO tarafından finanse edilmektedir.
Ukraynalı yoldaşımız Bogdan Syrotjuk, savaşa karşı çıktığı ve Ukraynalı ve Rus işçilerin birliğini savunduğu için dokuz aydır yargılanmaksızın cezaevinde tutulmaktadır. Zelenskiy rejimini eleştiren ve savaşa karşı çıkan birçok kişi de benzer şekilde zulme uğramaktadır.
Ukrayna’daki savaş, tırmanan Üçüncü Dünya Savaşı’nın yalnızca bir cephesidir ve bu savaşın asıl hedefi Çin’dir. ABD, dünyanın en büyük ekonomik gücü olarak Çin tarafından geçilmesini ne pahasına olursa olsun engellemek istemektedir. Berlin ise, kendi savaş gemileri ve savaş uçaklarını Pasifik’teki tatbikatlara göndererek Çin’e karşı yürütülen savaş hazırlıklarına aktif olarak katılmaktadır.
Bir diğer cephe ise Ortadoğu’dur. ABD ve Almanya’nın desteğiyle İsrail, Gazze’de Filistinlilere karşı korkunç bir soykırım gerçekleştirmektedir. Filistin direnişi, emperyalist güçlerin bölge üzerindeki tam kontrolüne engel olarak görülmektedir.
Bu arada, savaşı Lübnan ve Yemen’e yaydılar ve Suriye’de cihatçıları iktidara getirdiler. Emperyalist güçler, El Kaide’nin mirasçılarını kullanarak bölgede Rusya ve Çin’in etkisini azaltmayı ve aynı zamanda savaşla tehdit ettikleri İran’ı tecrit etmeyi amaçlamaktadır.
Gazze’deki soykırım Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre şu ana kadar 45.000 can aldı. Bilimsel çalışmalar gerçek sayısının dört kat daha fazla olduğunu tahmin ediyor. Kurbanların üçte ikisi kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşuyor. 2,3 milyon nüfuslu Gazze Şeridi’nin yüzde 90’ı ise evlerinden sürülmüş durumda.
Birçok uluslararası kurumun İsrail’i soykırımla suçlamasına ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Başbakan Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Galant hakkında tutuklama emri çıkarmasına rağmen, Almanya’da Filistinlilere en ufak bir empati gösteren herkes baskıya maruz kalmaktadır. Sahte antisemitizm suçlamaları, gösterileri yasaklamak, ifade özgürlüğünü bastırmak, eleştirel akademisyen ve sanatçıları sansürlemek ve meslekten men cezaları uygulamak için bir bahane olarak kullanılmaktadır. Almanya’da savaş karşıtlarının bir kez daha hapse atılmasının an meselesi olduğu ortadadır.
Bugün Ukrayna’nın savaş meydanlarında yüz binlerce genci kurban eden ve Filistin mülteci kamplarını bombalayan iktidar sahipleri, aynı acımasızlıkla yarın da Moskova, Tahran ya da Pekin’e nükleer bomba atmaktan çekinmeyecektir.
- Ukrayna’daki NATO savaşını durdurun! Yaptırımlara ve silah sevkiyatlarına son!
- Gazze’deki soykırımı durdurun!
- İki dünya savaşı yeter! Savaş çığırtkanlığını durdurun!
Toplu işten çıkarmaları, ücret kesintilerini ve sosyal kesintileri durdurun!
Yeni savaş politikası dönemi, yeni bir sosyal politika dönemiyle yakından bağlantılıdır. Yeniden silahlanmanın devasa bedelleri işçi sınıfının sırtına yükleniyor ve ücretler, sosyal güvenlik ve demokratik haklar açısından onlarca yıldır uğruna mücadele edilen her şey saldırı altında bulunuyor.
Almanya’nın askeri bütçesi 2021’deki 58 milyar avrodan 2024’te 86 milyar avroya yükselirken, devam eden pandemiye rağmen sağlık bütçesi aynı dönemde 64 milyar avrodan 16 milyar avroya düşürüldü. Eğitim ve barınma konularında ise daha fazla kesinti yapıldı. Eyalet ve yerel yönetimler de federal hükümetten giderek daha az destek aldıkları için ciddi kesintilerle karşı karşıyalar. Sonuç, fahiş kiralar, bakımsız okullar, aşırı yük altında çalışan hastaneler ve birçok kültürel kurumun yok edilmesidir.
Volkswagen’de 35.000 işin yok edilmesi ve maaşların yüzde 20 kadar düşürülmesi, işçi sınıfına yönelik doğrudan saldırının en görünür ifadesidir. Aynı zamanda Opel, Ford, Audi ve Mercedes gibi otomotiv devleri, yan sanayi ve kimya sektörü de benzer planları hayata geçirmektedir. Milyonlarca iş, tüm bölgelerin geleceği, emeklilik hakları, sağlık hizmetleri, sosyal yardımlar ve eğitim büyük bir tehdit altındadır.
İstihdam ve ücretlere yönelik ağır saldırılar, inanılmaz bir servet birikimiyle el ele gitmektedir. Milyarder oligarklar, işçilerden giderek daha yüksek kârlar elde edilmesini talep ediyor. Volkswagen Haziran ayında hissedarlarına 4,5 milyar avro ödedi ve şimdi kararlaştırılan kesintilerle kâr marjını yüzde 3,4’ten yüzde 6,5’e çıkarmak istiyor.
Zenginleşme furyası pandemi sırasında hız kazandı. “Hayatlardan önce kâr” politikası nedeniyle Almanya’da yaklaşık 200.000 kişi koronavirüsten öldü, milyonlarca kişi hastalığın uzun vadeli etkileriyle boğuşuyor ve hemşireler yetersiz finanse edilen hastanelerde tükeniyor. Bu arada süper zenginler servetlerini muazzam ölçüde artırıyor.
2021’den bu yana Almanya’daki milyoner sayısı yüzde 73 artarak 1,6 milyondan 2,8 milyona yükseldi. Sadece Almanya’nın en zengin beş kişisi, servetlerini dört yıl içinde 89 milyar dolardan 155 milyar dolara çıkardı. Öte yandan, Almanya’da 17,5 milyon kişi sürekli artan kiralarla mücadele ederek yoksulluk içinde yaşıyor. 10,5 milyon işçi ise saat başına brüt 15 avronun altında kazanıyor.
Toplum, kârlarını artırmak için hiçbir şeyden kaçınmayan ve insanlığı felakete sürükleyen oligarkları artık kaldıramaz. Bir dünya savaşını önlemek ve toplumsal eşitliği kurmak için büyük bankalar ve şirketler kamulaştırılmalı ve demokratik denetim altına alınmalıdır.
Böylesi bir sosyalist program ancak sınıf mücadelesi yoluyla, işçi sınıfının uluslararası seferberliği yoluyla gerçekleştirilebilir. Uluslararası işçi sınıfı gezegendeki en güçlü ve en büyük toplumsal güçtür; kapitalist toplumdaki tüm değerlerin kaynağıdır. Ancak bu güç sistematik olarak susturulmakta ve bastırılmaktadır.
Sendikalar bu süreçte kilit bir rol oynamaktadır. Almanya Sendikalar Konfederasyonu (DGB) ve IG Metall ve Verdi gibi üye sendikalar, hükümetin savaş politikasını desteklemektedir. Yüksek maaşlı sendika yöneticileri ve korporatist işyeri konseyi temsilcileri, hissedarların ve yönetimin tarafında yer almaktadır. Onlar farklı fabrikalardaki ve ülkelerdeki işçileri birbirine karşı kışkırtıyorlar ve küresel maliyet düşürme ve kâr artırma yarışında kendi tesislerinin rekabet gücünü koruyabilmesi için her türlü tavizi vermeye hazırlar. Volkswagen’de IG Metall ve işyeri konseyi, işten çıkarmaları desteklemekte ve bunu sinik bir şekilde “Noel mucizesi” olarak kutlamaktadır.
İşleri, ücretleri ve hakları savunmak için işçilerin sendika bürokrasisinden bağımsız olarak örgütlenmesi ve uluslararası düzeyde birleşmesi gerekmektedir. Tabanın kontrolünde ve yalnızca ona karşı sorumlu taban komitelerinin kurulması çağrısında bulunuyoruz. Bu komiteler, tüm tesislerdeki her işi koşulsuz olarak savunmalı ve ücretler ile sosyal kazanımlar konusunda verilecek her türlü tavizi reddetmelidir.
Bu mücadele uluslararası düzeyde yürütülmelidir. Taban komiteleri sürekli ve geçici işçiler, farklı fabrikalar ve otomobil markaları arasındaki bölünmeleri aşmalı ve diğer fabrikalar, işletmeler ve ülkelerdeki taban komiteleriyle bağlantı kurmalıdır. İşte bu amaçla, Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı’nı (TK-Uİİ) kurduk.
- Silahlanmaya tek kuruş yok! Savaşa ve silahlanmaya değil, sağlığa ve eğitime yatırım!
- Tüm işleri savunun! Bağımsız taban komiteleri kurun!
- Enerji şirketlerini, rantçıların ve savaş vurguncularının mallarını tazminatsız kamulaştırın!
Faşizm bir daha asla! Birleşik, sosyalist bir Avrupa için!
Dünyanın en zengin insanı olan Tesla CEO’su Elon Musk ile Donald Trump, Arjantinli Javier Milei, İtalyan Giorgia Meloni, Alman Alice Weidel ve Reform UK Partisi’nden Nigel Farage gibi figürler arasındaki ittifak, sermaye ile faşizm arasındaki ilişkiyi özetliyor.
Oligarklar, tüm toplumsal ihtiyaçları kendi sınırsız zenginleşmelerine ve savaşın gereklerine tabi kılmak ve bu hedefin önündeki tüm engelleri kaldırmak için faşistlere ihtiyaç duymaktadır. Devlet polis, gizli servisler ve ordu gibi baskıcı görevlerine indirgenecek ve eğitim, sağlık ve altyapı gibi sosyal görevler özelleştirilecek ya da sosyal yardım, bakım hizmetleri, emeklilik ve çevre koruma gibi görevler tamamen ortadan kaldırılacaktır. Musk, kendisi için özel olarak oluşturulan Hükümetin Verimliliği Departmanı’nın başı olarak, Trump adına ABD bütçesinden 2 trilyon dolar kesmek ve yüz binlerce işi ortadan kaldırmakla görevlendirildi.
Avrupa’da da faşist partiler aynı amaç doğrultusunda hükümetlere entegre edilmektedir. İtalya’da Giorgia Meloni iktidarda, Fransa’da Cumhurbaşkanı Macron Marine Le Pen’in desteğine güveniyor, Hollanda’da Geert Wilders hükümete yön veriyor ve Avusturya’da faşist Herbert Kickl’in şansölye olması bekleniyor.
Almanya’da da aşırı sağcı AfD, savaş ve sosyal yıkıma karşı direnişi bastırmak amacıyla desteklenmekte ve güçlendirilmektedir. Düzen partileri AfD’nin programının temel unsurlarını benimsediler ve bunları aktif bir şekilde uyguluyorlar. Silahlanmayı artırıyor, Gazze’deki soykırımı destekliyor ve buna karşı çıkan muhalefeti bastırmak için otoriter yöntemlere başvuruyorlar. Göç politikası konusunda ise birbirleriyle yarışarak sağcı söylemleri daha da körüklüyorlar.
Saksonya’da Sol Parti ve göçmen karşıtı BSW tarafından desteklenen Hristiyan Demokratlar ve Sosyal Demokratlar, ilk kez düzenli istişareler yoluyla AfD’yi eyalet hükümetinin çalışmalarına dahil ettiler. Welt am Sonntag, AfD için Elon Musk tarafından kaleme alınan bir seçim çağrısını ilk sayfasında yayımlayan ilk büyük günlük gazete oldu.
Faşizme karşı mücadele, tüm düzen partilerine karşı mücadele etmeyi gerektirir. Bu mücadele ayrılmaz bir şekilde kitlesel bir sosyalist hareketin inşasıyla bağlantılıdır. Faşistlerin milliyetçi zehrine ve göçmen karşıtı kışkırtmalarına karşı, işçi sınıfının uluslararası birliğini savunuyoruz. Hükümetin savaş ve kesinti politikalarıyla neden olduğu toplumsal felaketin sorumlusu sığınmacı ve göçmenler değildir. Aksine, onlar işçi sınıfının ayrılmaz bir parçasıdır.
Bankaların, şirketlerin, kitlesel ölümlerin ve savaşın Avrupa Birliği’nin karşısına, Avrupa Sosyalist Birleşik Devletleri perspektifini koyuyoruz. Bu, bankaların ve şirketlerin gücünü kırmak için Avrupa işçi sınıfının birliğini oluşturmak demektir. Rus ve Ukraynalı işçileri birbirleriyle savaşmak yerine kendi ülkelerindeki savaş çığırtkanlarına karşı birleşmeye çağırıyoruz.
- Bankaların, şirketlerin, kitlesel ölümlerin ve savaşın Avrupa Birliği’ne hayır! Avrupa Birleşik Sosyalist Devletleri için mücadele edin!
- Demokratik hakları savunun!
- Göçmenler ve sığınmacılar için eşit haklar!
İşçilerin kendi partilerine ihtiyacı var!
Federal Meclis’te işçi sınıfının çıkarlarını uzaktan yakından temsil eden tek bir parti bile yok. Hepsi kapitalist sistemi savunuyor ve krize karşı birbirlerine daha da yaklaşarak ve sağa kayarak tepki veriyorlar.
SPD, bir işçi partisi olarak köklerini on yıllar önce terk etti. Şansölye Gerhard Schröder döneminde Bundeswehr’in ilk askeri konuşlanmasını örgütledi ve Gündem 2010 ile Federal Cumhuriyet tarihindeki en kapsamlı sosyal kesintileri uygulamaya koydu. Şansölye Olaf Scholz döneminde SPD savaş politikasında “yeni bir dönem” ilan etti ve sendikalarla yakın işbirliği içinde reel ücretleri büyük ölçüde düşürdü. SPD bu rolünü eski BlackRock yöneticisi ve Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) lideri ve başbakan adayı Friedrich Merz ile sürdürmeye hazırlanıyor.
Yeşiller, her zaman kentsel orta sınıfın partisi olmuştur. 1980’lerin başındaki kuruluşunda pasifizme ve çevreyi korumaya bağlı olduklarını ilan etmişlerdi. Ancak bugün, zengin seçmen tabanlarının sınıfsal çıkarları, pasifist kaygılarını tamamen gölgede bırakmıştır. Şansölye adayı Robert Habeck, savunma bütçesinin üç katına çıkarılmasını talep etmektedir. Annalena Baerbock’un “feminist dış politikası”, Filistinli kadın ve çocukların katledilmesini desteklemesi ve Muhammed bin Selman ile Suriye’deki yeni İslamcı yöneticilere siyasi saygı göstermesiyle doruğa çıkmaktadır.
Sol Parti, son federal kongresinde, kalan son pasifist söylemlerini de terk etmiş ve Ukrayna’ya silah sevkiyatını ve İsrail’in “meşru müdafaa hakkını” desteklediğini ilan etmiştir. Doğu Almanya’nın eski Stalinist devlet partisinden türeyen bu parti, devletin baskı aygıtlarının sıradan işçilere yönelik derin küçümsemesini en somut haliyle temsil etmektedir. Eyalet düzeyinde iktidarda olduğu her yerde, diğer kapitalist partilerle aynı gerici politikaları uygulamaktadır. Yunanistan’daki kardeş partisi Syriza ve İspanya’daki Podemos da benzer şekilde, AB’nin kemer sıkma politikalarını ve savaş siyasetini halkın büyük direnişine rağmen hayata geçirmiştir.
Sahra Wagenknecht’in Sol Parti’den kopuşunun militarizm karşıtlığı ile hiçbir ilgisi yoktur. Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW), Rusya’ya karşı yürütülen savaşı milliyetçi bir bakış açısıyla eleştirmekte ve Almanya-Avrupa silahlanmasının ABD’den daha bağımsız bir şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Wagenknecht’in asıl hedefi, çürümüş kapitalist sistemi istikrara kavuşturmak ve ona karşı büyüyen muhalefeti milliyetçi bir yörüngeye sokmaktır. Göçmenlere yönelik söylemleri ise açıkça AfD’nin politikalarının izlerini taşımaktadır.
İşçi sınıfının, iflas etmiş kapitalist sistemi ortadan kaldırmak için kendi sosyalist kitle partisine ihtiyacı vardır. Bu perspektifi benimseyen herkese çağrımız şudur: Bu açıklamayı olabildiğince geniş bir şekilde paylaşın, etkinliklerimize ve mitinglerimize katılın, seçim kampanyamıza cömert bağışlarda bulunun, kampanyamızı aktif olarak destekleyin ve partimize üye olun!
Yoksulluğa, baskıya ve Üçüncü Dünya Savaşı’na karşı mücadele, dünya çapında sosyalizm için mücadele demektir!