Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturmasının Troçkist hareketin tarihindeki yeri

Aşağıdaki rapor, Sosyalist Eşitlik Partisi (ABD) Ulusal Başkanı ve Dünya Sosyalist Web Sitesi Uluslararası Yayın Kurulu Başkanı David North tarafından, 2-9 Ağustos 2025 tarihleri arasında düzenlenen SEP Yaz Okulu’nun açılışında sunuldu. WSWS, okulda verilen tüm konferansları önümüzdeki haftalarda yayımlayacak.

1. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (SEP) üyeleri ve Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin dünyanın dört bir yanındaki şubelerinden katılan yoldaşlar, SEP’in iki yılda bir düzenlenen yaz okuluna hoş geldiniz. Önümüzdeki yedi gün boyunca, bu okulu Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal’i yoğun şekilde inceleyerek geçireceğiz.

2. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, Lev Troçki suikastına yönelik soruşturmasını bundan 50 yıl önce başlattı. Soruşturmayı başlatan ve “Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal” olarak bilinen karar, Uluslararası Komite’nin Mayıs 1975’te düzenlenen Altıncı Kongresi’nde kabul edildi.

3. Soruşturmayı tetikleyen siyasi meseleler, Tim Wohlforth’un partneri Nancy Fields’ın Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) üst düzey bir yetkilisiyle yakın akrabalık bağı olduğu açığa çıktıktan sonra, 31 Ağustos 1974’te İşçiler Birliği ulusal komitesinin Wohlforth’u ulusal sekreterlik görevinden almaya karar vermesiyle ortaya çıktı. Wohlforth bu gerçeği parti önderliğinden bilerek gizlemişti.

4. Dahası, Wohlforth, Nisan 1974’te DEUK’un Beşinci Kongresi’nde kendisine eşlik etmesi için Fields’ı seçmişti. Fields, polis devleti diktatörlüklerinin hüküm sürdüğü Peru, İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi ülkelerde yasa dışı koşullarda çalışan yoldaşların da aralarında bulunduğu delegelerin arasında bulunmuştu. Wohlforth, siyasi sorumluluklarını özel işlerine tabi kılarak delegelerin güvenliğini ve kongrenin genel güvenliğini tehlikeye atmıştı.

5. İşçi Birliğiler ve Uluslararası Komite, Wohlforth’u ulusal sekreterlik görevinden alıp Nancy Fields’ın üyeliğini askıya almanın yanı sıra, Nancy Fields’ın (nam-ı diğer Nancy Cornreich, nam-ı diğer Nancy Freuden) kişisel geçmişini araştırmak üzere bir soruşturma komisyonu kurdu. Komisyon, elde edilebilen kanıtlara dayanarak, Fields’ın aile bağları dışında CIA ile bir ilişkisi olup olmadığını belirleyecekti. Fakat soruşturma daha başlamak üzereyken Wohlforth ve Fields, İşçiler Birliği’nden ayrıldılar. Wohlforth, istifa mektubunda, kurulacak soruşturma komisyonunu “engizisyon” olarak kınadı.

Tim Wohlforth ve partneri Nancy Fields

6. İstifasından birkaç ay sonra Wohlforth, kendisinin Sosyalist İşçi Partisi’nin (SWP) Troçkizme ihanetine karşı verdiği 14 yıllık mücadeleyi reddederek yeniden SWP’ye katıldı. Intercontinental Press’in 1975 Şubat-Mart sayısında yayımlanan uzun bir yazı yazdı. Derginin editörü, Sosyalist İşçi Partisi’nin 1963’te Pablocu Uluslararası Sekreterlik ile yeniden birleşmesinin ve Dördüncü Enternasyonal’in temel ilkelerini reddetmesinin baş mimarı olan Joseph Hansen’dı.

7. Wohlforth, kendi partisinin siyasi güvenliğini hiçe saymasının sonuçlarını görmezden gelerek, Gerry Healy’nin İşçiler Birliği’ndeki siyasi krize müdahalesini “dünyayı bireye göre yeniden düzenleyen bir tür delilik” olarak kınadı ve “[Healy] kendisinin CIA ajanlarıyla kuşatıldığına ikna olmuş ve buna göre hareket ediyor,” diye yazdı.

8. Wohlforth’un sert eleştirisinin ardından Hansen, Intercontinental Press’in 31 Mart 1975 tarihli sayısında, İşçilerin Devrimci Partisi’nin (WRP) liderini kınayan “Healy’nin Diyalektiğinin Sırrı” başlıklı bir kınama yazısı yayımlayarak şunları yazdı:

Wohlforth, Healy’nin performansını “delilik” olarak tanımlıyor. “Paranoya” gibi modern bir terim kullanmak daha iyi ve belki de daha doğru olmaz mı?

Eğer bu terim uygunsa, Healy’nin CIA ajanları, polis ajanları ve hayatına yönelik komplolarla ilgili takıntılarının yanı sıra öfkelerinin, “aşırı tepkiler”inin ve diyalektiğin garip versiyonunun gerçek açıklaması onun siyasetinde, felsefi metodolojisinde ya da Cannon veya Pablo gibi modellerde değil, en iyi psikiyatristler tarafından anlaşılabilecek bir zihnin işleyişinde aranmalıdır.

9. Hansen’ın Healy’nin güvenlik konusundaki endişelerini kınamasını uygun bağlamına oturtmak için, 1973’te Sosyalist İşçi Partisi’ne FBI’ın büyük çapta sızdığına dair bilgilerin ortaya çıktığını hatırlatmak gerekir. Ünlü COINTELPRO belgelerinin ifşa edilmesi, FBI’ın örgütü gözetlemek için 1.300 kadar muhbir tuttuğunu ortaya çıkarmıştı. Resmî açıklamalara göre, en az 301 muhbir partiye sızmıştı. Belgeler, ajanların SWP’ye sızmasının 1941 yılına kadar uzandığını gösteriyordu.

10. FBI’ın SWP’ye büyük çapta sızmasının kamuoyuna ifşa edildiği bir dönemde, Hansen’ın Healy’nin güvenlik endişesini “paranoya” diyerek alay konusu yapması, en hafif ifadeyle, siyasi açıdan kınanması gereken sorumsuzca bir tavırdı. Hatta bu tavır, Sosyalist İşçi Partisi ve gençlik örgütü Genç Sosyalist İttifak’ın, federal hükümetin sızma programına karşı 1973’te açtığı davayı bile zayıflatıyordu. Sonuçta, parti güvenliği endişesi “paranoya”nın bir tezahürü ise, FBI’ın sızmasına neden bu kadar önem verilsin ki?

11. Hansen’ın Healy’i kınamasında başka bir tehlikeli unsur daha vardı. Sovyetler Birliği’ndeki Stalinist rejim, 1960’larda ve 1970’lerin başında, siyasi muhaliflere yönelik baskısını, onların akıl hastalığından mustarip oldukları iddiasıyla meşrulaştırıyordu. GPU ve NKVD’nin halefi olan KGB, siyasi muhalifleri sık sık psikiyatristlere gönderiyordu. Nikita Kruşçev, halka açık bir konuşmasında, suç işlemeyi ve Sovyet rejimine muhalefeti açıkça akıl hastalığıyla ilişkilendirmişti.

12. Bu iftira, psikiyatrik hapis cezasını siyasi baskı aracı olarak kullanmanın zeminini hazırladı. Bu baskıya maruz kalanlar arasında bilim insanı Jores Medvedev, yazar Yuli Daniel ve şairler Yosif Brodski ve Natalya Gorbanevskaya vardı. Rejimi eleştiren muhalifler genellikle “reformizm paranoyası” ve hatta “paranoyak kişilik gelişimi” teşhisiyle karşı karşıya kalıyordu.

Saat yönünde, soldan sağa: Yuli Daniel, Yosif Brodski [Hollanda Ulusal Arşivleri], Jores Medvedev [RIA Novosti], Natalya Gorbanevskaya [Ondřej Lipár]

13. Hansen, Healy’yi “paranoya” hastası olmakla suçlayarak Stalinist tarzda iftiralara başvuruyordu. Bu tür yöntemlere başvurmasının kaynağı en sonunda ortaya çıkacaktı.

14. Geniş tarihsel bağlam, Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturmasını başlatma kararının yakın sebeplerinden daha önemliydi. Nisan 1975’te WRP Siyasi Komitesi, Hansen’ın “Healy’nin Diyalektiğinin Sırrı” başlıklı yazısına yanıtında şunları yazıyordu:

Güvenlik eğitimi konusundaki ısrarımız, Marx, Engels, Lenin ve Troçki’nin mücadelesinde ortaya konan devrimci hareketin gelenek ve ilkeleriyle tamamen uyumludur.

Güvenlik, soyut veya ikincil bir mesele değildir. Kendi saflarında devrimci disipline dayanmayan bir parti, kapitalist devlet aygıtıyla yüzleşme, onu devirme ve proletarya diktatörlüğünü kurma yolunda işçi sınıfının desteğini kazanamaz.

Bu, güvenliği tek taraflı bir şekilde sunmak değildir. Bu, işçi sınıfı içinde devrimci kadroların yetiştirilmesi yolunda merkezi bir siyasi meselesi olarak görülmelidir. Ciddi bir devrimci parti, saflarında güvenlik sorunlarını ele alırken paniğe kapılmaz, çünkü paniğe kapıldığında polis sızmasını püskürtmek için saflarını düzgün bir şekilde örgütleyemez.

Bu, CIA, FBI, MI5, MI6 vb. teşkilatların karşıdevrimci komplolarına karşı en büyük garantinin, işçi sınıfının içine derinlemesine kök salmış, eğitimli bir devrimci parti olduğu bilinciyle, güvenlik sorunlarında her zaman uyanık olmak demektir.

Hansen’ın makalesi Troçkizmin tarihindeki hayati sayfaları yeniden açmamızı sağlıyor. Hareketimiz geçmişte, saflarındaki güvenlik eğitimini görmezden gelip bununla alay ettiğinde korkunç bir bedel ödediğinden, bu tarihi olduğu gibi sunmak zorundayız. Bunlar Hansen’ın örtbas etmek istediği sayfalardır.

Troçki, Stalin’in GPU’su tarafından öldürüldü çünkü nesnel koşullar Dördüncü Enternasyonal’i kitlelerden önemli ölçüde izole etmişti ve sonuç olarak Troçki’nin kişisel güvenliği aralıksız tehlikeye girmişti. Tarihin en sadık siyasi yandaşlarıyla çevrili olmasına rağmen, bazıları güvenlik konusunda gevşek davrandı ve bu da GPU suikastçısının saldırmasına olanak sağladı. ...

Revizyonistlerin bağırış çağırışları, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’ni yıldıramaz. Yüzleri mosmor olana kadar bize “sekterler” ve “paranoyaklar” diyebilirler. Bu yaftaları kullanarak aslında Uluslararası Komite’nin ilkeler uğruna verdiği mücadeleye ve saflarımızda disipline ve güvenlik teyakkuzuna gösterdiği özene saldırıyorlar. Bizler, Hansen’ın uluslararası gruplarının alamet-i farikası olan orta sınıf yağmacılara ve maceraperestlere yönelik bir yer inşa etmiyoruz. Bu yol CIA’e ve polisin sızmasına açık bir davettir, çünkü polis teşkilatları tam da bu tür unsurlar arasında rahatça faaliyet göstermektedir.

Hansen güvenlik sorununu gizlemek istiyor: Biz hareketimizin eğitiminde ve inşasında bu konuyu öne çıkarmak istiyoruz. Bu nedenle, Wohlforth’a karşı neden harekete geçildiğinin ve gelecekte ihtiyaç duyulması halinde benzer adımların neden tekrar atılacağının arka planını açıklamak için Troçkizm tarihinin sayfalarını yeniden açmayı gerekli görüyoruz.

15. Uluslararası Komite, Mayıs 1975’teki Altıncı Kongresinde Gerry Healy’nin Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturmasını başlatma önerisini oybirliğiyle kabul ettiğinde, suikastın üzerinden neredeyse tam 35 yıl geçmişti. Lev Troçki suikastı ile aradaki zaman, görece olarak, bizim 1990 yılı ile aramızdaki zaman kadardı. Troçki öldüğünde Dördüncü Enternasyonal ve SWP’de aktif olan birçok kişi halen hayattaydı. Bu kişilerin çoğu pek yaşlı sayılmazdı.

  • 1932’den 1939’a kadar Troçki’nin sekreterliğini yapan Jean Van Heijenoort, Eylül 1975’te kendisiyle röportaj yaptığımda 63 yaşındaydı.
  • 1939-40 yıllarında Coyoacan’da Troçki’nin muhafızlarının lideri olarak görev yapmış olan Harold Robins, 1975 yazında İşçiler Birliği ile temasa geçtiğinde 67 yaşındaydı.
  • 1939-40’ta SWP Siyasi Komitesi’nin önde gelen üyelerinden biri olan Felix Morrow, 1976’da kendisiyle tanıştığımda 71 yaşındaydı.

16. Troçki’ye karşı komplo kuran başlıca isimlerin çoğu da hâlâ altmışlı yaşlarındaydılar.

  • Troçki’nin suikastçısı Ramon Mercader, soruşturma başladığında 61 yaşındaydı ve SSCB’de yaşıyordu.
  • Dördüncü Enternasyonal içinde faaliyet gösteren en önemli GPU ajanı Mark Zborowski, Ağustos 1975’te San Francisco’daki apartmanının önünde eşi ile birlikte fotoğraflandığı sırada 67 yaşındaydı.
  • Joseph Hansen 65 yaşındaydı.
  • SWP lideri James P Cannon’ın özel sekreteri olan GPU ajanı Sylvia Callen 63 yaşındaydı.
  • Jacson’ı Troçki ile tanıştıran Sylvia Ageloff ise 65 yaşındaydı.

17. Bu kişilere ve 1975’teki yaşlarına atıfta bulunarak, soruşturma başladığında suikastın “unutulmaya yüz tutmuş” bir olay olmadığını vurgulamaya çalışıyorum. Tarihsel açıdan, Troçki suikastı, çok yakın bir olay olmasa da hayattaki birçok kişinin siyasi hafızasında yer alıyordu. Hal böyleyken, o dönemde SWP üyeleri ve Joseph Hansen’ın savunucuları, DEUK’un “çok uzun zaman önce” olmuş Lev Troçki suikastıyla bu kadar meşgul olmasına, hatta bununla ilgilenmesine bile şaşırmışlardı. Neden “hâlâ” suikasttan bahsediyorduk ki?

18. Yine, geçen zaman dilimini vurgulamak adına, 1985-86’da yaşadığımız bölünmenin ve 1989’da Gerry Healy’nin ölümünün üzerinden geçen zaman, 1975’te Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturmasının başlatılması ile 1940’taki Troçki suikastı arasındaki zamandan daha fazladır. 62 yıl önce, Kasım 1963’te yapılan ABD Başkanı John F. Kennedy suikastını hatırlayalım; onun hangi koşullarda öldüğü hâlâ yoğun bir tartışma konusudur. FBI’ın Kennedy suikastı soruşturmasına ilişkin bazı belgeleri ancak son birkaç ay içinde kamuoyuna açıklandı. Bu belgeler, başkanın öldürülmesiyle ilgili tüm soruları yanıtlamaktan uzak olmakla birlikte, John F. Kennedy’nin hayatına son veren komplo hakkında yeni soruların ortaya çıkmasına neden oldu.

19. Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturmasının başlatılmasından önce, Lev Troçki’nin kurduğu hareket tarafından suikastla ilgili sistematik bir soruşturma yapılmamıştı. Troçki’nin, yirminci yüzyılın tüm seyrini büyük ölçüde etkileyen 1917 Ekim sosyalist devriminin eş lideri ve “dünya-tarihsel” önemde bir şahsiyet olması, bu durumu daha da anlaşılmaz kılıyordu. Dahası, suikastın Dördüncü Enternasyonal üzerinde, dolayısıyla uluslararası sınıf mücadelesinin gelişimi ve insanlığın kaderi üzerindeki etkisi hesaplanamazdı. Troçki’nin ölümü hakkında Engels’in Marx’ın ölümü üzerine söylediği sözler söylenebilir: Onun ölümüyle insanlık bir beyin yitirdi, hem de en büyük beynini.

Lev Troçki

20. Dördüncü Enternasyonal içinde, Troçki suikastının tarihsel anlatısı 21 Ağustos 1940’tan beri neredeyse hiç değişmemişti. Bu anlatı şöyleydi: iyi niyetli Sylvia Ageloff’un saflığını kullanarak Troçki’nin Coyoacán’daki villasına sızan yalnız bir GPU ajanı olan Ramon Mercader, nam-ı diğer Frank Jacson, Troçki’yi öldürmüştü. Dördüncü Enternasyonal ve SWP içinde çalışan GPU ajanlarının dahil olduğu daha geniş bir komplodan hiçbir şekilde söz edilmiyordu. Troçki’ye yönelik ilk suikast girişiminin yapıldığı 24 Mayıs 1940 tarihinde Coyoacán villasının kapılarını David Siqueiros’un suikast timine açan güvenlik görevlisi Robert Sheldon Harte’ın bir GPU ajanı olduğuna dair kanıtlar göz ardı edilmişti.

21. Troçki suikastıyla ilgili bir soruşturma yapılmışsa, bu soruşturma Dördüncü Enternasyonal tarafından değil, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Sovyet casuslarını soruşturup yargılayan ABD hükümeti tarafından yapılmıştı. Devletin bu soruşturmaları, Troçki suikastını ve 1937-38’de Avrupa’da Erwin Wolf, Ignace Reiss, Lev Sedov ve Rudolf Klement dahil olmak üzere önde gelen Troçkistlerin öldürülmesini organize eden GPU ajanları ağını açığa çıkarmıştı.

22. Sobolevicius kardeşler —Jack Soble ve Robert Soblen— Mark Zborowski, Floyd Cleveland Miller, Thomas Black ve Sylvia Callen’ın ifşa edilmesi ABD hükümetinin işiydi. GPU’nun anti-Troçkist ajanlarından oluşan ağının üyelerine yönelik iddianameler, tutuklamalar, yargılamalar ve tanıklıklar, ABD’nin dört bir yanında manşetlere taşındı. Ancak bu ajanların ifşa edilmesi ve Dördüncü Enternasyonal’e sızılmasına ilişkin ortaya çıkan kritik bilgiler, Sosyalist İşçi Partisi tarafından görmezden gelindi. Oysa sanıkların çoğu, New York’ta, SWP’nin genel merkezinden sadece birkaç kilometre uzakta yargılanıyordu.

Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturması tarafından Troçki suikastına karıştıkları açığa çıkarılan Stalinist ajanlar. Sol üstten saat yönünde: Mark Zborowski; Sylvia Callen; Jack ve Robert Soblevicius kardeşler; Thomas L. Black; Sylvia Ageloff; Robert Sheldon Harte.

23. Yoldaşların bu hafta vereceği konferansların önünü kesmeyeceğim. Ama Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturmasının Troçki suikastının tarihsel anlatısını değiştirdiği bir gerçektir. Dördüncü Enternasyonal’e karşı Stalinist komploya ve Lev Troçki suikastına dair tüm ciddi anlatılar, Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturmasını ve bulgularını ve ayrıca bunların 1979’da SWP’ye ve ABD hükümetine karşı Alan Gelfand tarafından açılıp İşçiler Birliği ve Uluslararası Komite tarafından desteklenen davada reddedilemez bir şekilde doğrulanmasını başlangıç noktası alacaktır.

24. Gelinen noktada, sadece Stalinizmin artıkları, Pablocular ve onlarla ilişkili orta sınıf radikal örgütler ve entelektüel olarak yozlaşmış sahte solcu akademik çevreler, GPU ajanlarının SWP’ye sızmasının Troçki suikastında kritik bir rol oynadığına dair ezici kanıtları görmezden gelmeye, küçümsemeye ve inkâr etmeye devam etmektedir. James P. Cannon’ın özel sekreteri Sylvia Callen’ın (nam-ı diğer Sylvia Franklin, Sylvia Caldwell, Sylvia Doxsee) GPU casusu olduğu kesin olarak kanıtlanmıştır. Aynı şey Robert Sheldon Harte için de geçerlidir.

25. En önemlisi de Joseph Hansen’ın GPU ajanı ve Troçki suikastının ardından da FBI muhbiri olarak rolü kesin olarak kanıtlanmıştır. Buna yalnızca, devrimci sosyalist bir örgütün üyesinin GPU’yla ve kapitalist bir devletin siyasi polisiyle gizli görüşmeler yapmasının hoş görülebilir olduğuna inananlar; Hansen’ın Eylül 1940’ta “gizli bilgilerin dokunulmazlık karşılığında aktarılabileceği” bir FBI ajanının adının kendisine verilmesini talep etmesinin, kelimelerin açıkça ima ettiği anlamı taşımadığına inananlar; ve Hansen’ın GPU ve FBI ile ilişkilerine dair kaçamak cevapları ve bariz yalanlarının suçluluğunun kanıtı olmadığına inananlar itiraz etmektedir.

Joseph Hansen, 1940 civarı

26. Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal’in önemi, belirli kişilerin ifşa edilmesinin çok ötesine uzanır. Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal hiçbir zaman basit bir siyasi dedektiflik çalışması olmamıştır. Uluslararası Komite, en erken aşamalarından itibaren Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal’i daha geniş bir tarihsel ve uluslararası bağlama oturtmuştur.

27. Sosyalist Eşitlik Partisi’ni önceleyen İşçiler Birliği, 1978 tarihli Perspektif Kararı’nda (Haziran 1979’da değişiklik yapıldı) şunları belirtmişti:

Troçkizmin tarihsel sürekliliği temelinde devrimci kadro yetiştirme mücadelesi, Uluslararası Komite’nin 1975 ilkbaharında Altıncı Dünya Kongresi’nde başlattığı, 1940’taki Troçki suikastını çevreleyen koşulları araştıran soruşturma sayesinde, eşi görülmemiş bir güç ve kapsam kazanmıştır.

Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal, Bolşevizmin tüm tarihsel sürekliliğinin, Dördüncü Enternasyonal ve Uluslararası Komite aracılığıyla, Stalinist karşıdevrim ve tahrifatın kötülük pençesinden kurtarılmasını temsil eder. Stalinizmin, dünya Ekim’i uğruna verilen mücadelenin siyasi somutlaşmış hali olan Troçkizme karşı tüm yalanları, çarpıtmaları ve suçları; Ekim Devrimi’nin gerçek tarihi ve Troçki’nin rolü hakkında nesiller boyu işçilerin kafasını karıştırıp yönlerini şaşırtmak için yapılan tüm canavarca eylemler, Stalinizmin ve emperyalist karşıdevrimin tüm acentelerinin asla atlatamayacağı bir darbe almıştır.

Uluslararası Komite, Troçkist hareket içinde çalışan geniş bir Stalinist ve emperyalist ajanlar aygıtının işlediği cinayetleri, yaptığı provokasyonları ve sabotajları yılmadan ortaya çıkararak, Dördüncü Enternasyonal’in tüm tarihini aydınlatmıştır.

28. Stalinist bürokrasinin gücü, on yıllar boyunca, suçlarının açığa çıkarılmasını engellemek için Sovyetler Birliği içinde ve dünya genelinde acımasızca kullanıldı. Ne var ki, 1953’te Stalin’in ölümü, bürokratik egemenliğin krizini hızlandırdı. Nikita Kruşçev’in Şubat 1956’da yaptığı “gizli konuşma”da Stalin’in suçlarının ifşa edilmesini, aynı yılın sonuna doğru Budapeşte’de Stalinist rejime karşı Macar işçilerinin ayaklanması takip etti. On yıl sonra Stalinist rejim, Çekoslovakya ve Polonya’daki kitlesel hareketlerle sarsılıyordu.

29. Bürokrasinin ulusal ekonomik otarşi programının iflasıyla etkileşime giren bu nesnel gelişmeler, Stalinizm ile Troçkizm arasındaki ilişkiyi derinlemesine değiştirmişti. Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturmasının başlatılmasıyla birlikte, Troçkist hareket karşıdevrimci bürokrasilere karşı hücuma geçti.

30. Ancak bu mücadelenin, krizde olmalarına rağmen Stalinist bürokrasilerin hâlâ azımsanmayacak bir güce ve siyasi prestije sahip olduğu bir dönemde yürütüldüğü anlaşılmalıdır. Dahası, 1953’ten itibaren Pablocu eğilimler, Stalinist partilerin siyasi müttefikleri olarak işlev görmüştü ve onların sadece bürokratik öz reformlarının değil, devrimci potansiyellerinin de mümkün olduğuna dair yanılsamaları yaymak için ellerinden geleni yapmışlardı.

31. Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturmasının başlatılması –ki bu soruşturma, dikkatleri Stalinizmin ölüm saçan karşıdevrimci rolüne çekmişti– Pablocuların bürokrasilere yönelimini kesintiye uğrattı. Dahası Uluslararası Komite, Dördüncü Enternasyonal’e hem Stalinist hem de emperyalist devletlerin polis ajanlarının sızması sorununu gündeme getirerek, devletin öz çıkarlarını derinden tehdit etmişti.

32. İşçilerin Devrimci Partisi, Hansen’ın Uluslararası Komite’nin kendi siyasi güvenliğini savunmasını şiddetle kınamasına yönelik ilk yanıtında, kapitalist devletin Pablocu örgütlere yüksek düzeyde sızdığına dikkat çekti. Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturması, Hansen ve Sosyalist İşçi Partisi’ni Troçkist harekete karşı sürmekte olan bir komploda töhmet altında bırakan kanıtlar da toplamıştı.

33. Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal’in gelişimi, emperyalizm ve onun siyasi acenteleri tarafından ciddi bir tehdit olarak kabul edildi. Onlar soruşturmaya, Eylül 1976’da Intercontinental Press’te yayımlanan ve Hansen’ın GPU’yu sistematik olarak örtbas ettiğine dair bulguları “Utanmaz Bir Komplo” olarak kınayan kötü ünlü “Karar” ile tepki verdiler. Dünyadaki hemen hemen tüm Pablocu örgütlerin önde gelen temsilcileri bu belgeyi imzaladı. Daha sonra Gelfand Davası sırasında ortaya çıkacağı gibi, imzacıların hiçbiri kınadıkları belgeleri aslında okumamıştı.

34. “Karar”ın yayımlanmasının ardından, 14 Ocak 1977’de uluslararası Pablocu örgütlerin liderleri, Healy’yi ve Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal’i kınamak için Londra’da bir toplantı düzenlediler. Uluslararası Komite’nin unutulmaz ve yerinde bir şekilde “Utanç Platformu” olarak nitelediği bu toplantıya, Ernest Mandel, Tim Wohlforth, George Novack (DEUK tarafından Hansen’e GPU konusunda suç ortağı yapmakla suçlanmıştı) ve Pierre Lambert gibi isimler katıldı. Toplantının başkanlığını, tamamen ilkesiz bir orta sınıf radikali olan Tarık Ali yaptı (Ali en sonunda Troçkizmle tüm bağlarını reddetti).

Gerry Healy, 14 Ocak 1977'de Pablocuların Londra'da düzenlediği “Utanç Platformu” toplantısında konuşmak için elini kaldırıyor.

35. Yaklaşık 1.500 Pablocunun bulunduğu bir dinleyici kitlesinin önünde, Gerry Healy, İşçilerin Devrimci Partisi’nden en fazla beş üyenin eşliğinde, Mandel, Wohlforth, Novack ve Lambert’in kendisine yönelttikleri hakaretamiz sözleri sabırla dinledi. Tüm konuşmacılar nefes nefese kalınca, Healy koltuğundan kalkıp elini kaldırarak söz almak istediğini belirtti. Demokratik prosedürlere veya en azından geleneksel İngiliz “adil oyun anlayışı”na bağlılıklarını koruyan dinleyicilerin yoğun protestolarına rağmen, Tarık Ali Healy’nin konuşmasına izin vermedi. Healy’i topa turmak için iki saatten fazla harcandı. Ama Healy’e, Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturmasında ortaya çıkan kanıtları incelemek üzere uluslararası bir soruşturma komisyonu kurulması çağrısını kamuoyu önünde yinelemek için bir dakika bile verilmedi. Toplantı kargaşa içinde sona erdi.

36. Wohlforth’un otobiyografisinde, Healy’in orada bulunmasına verdiği tepkiyi anlattığı bölümü alıntılamakta fayda var:

Dışarıdan sakin göründüğüme eminim ama içimde adeta kontrol edilemez bir korku vardı. Sadece bir düzine destekçisinin eşlik ettiği ve benim söyleyeceklerime sempati duyan binlerce insanla çevrili bu adamın, bende hâlâ böyle bir tepki yaratabilmesi şaşırtıcıydı. Healy hakkında başka ne söylenirse söylensin, o geceden sonra onun cesaretini veya dramatik yeteneğini kimse sorgulayamaz.

37. Uluslararası Komite, soruşturmanın o aşamasında, ilk kez 1947’de Louis Budenz tarafından GPU ajanı olarak tanımlanan ve daha sonra 1960’ta Sobolevicius kardeşlerin ikisinden biri olan GPU ajanı Robert Soblen’in duruşmasında hakkında soruşturma açılmamış suç ortağı olarak listelenen Sylvia Caldwell-Callen’ın yerini henüz tespit etmemişti. Caldwell (evlenmeden önceki soyadı Callen, daha önce Zalmond Franklin ile evliydi) ancak Mayıs 1977’de Illinois’nin Wheaton kentinde bulundu ve kendisiyle görüşme yapıldı. O tarihte Franklin’den boşanmış, yeniden evlenmiş ve adı Sylvia Doxsee olmuştu.

38. Ayrıca, Uluslararası Komite, Bilgi Edinme Özgürlüğü kanunu uyarınca bir talepte bulunarak, Troçki suikastının ardından Hansen’ın FBI ile çok daha geniş kapsamlı temaslar kurduğunu ortaya çıkaran, gizliliği kaldırılmış bir dizi yeni belgeyi ancak Temmuz 1977’de elde edebildi. Bu belgeler arasında, Hansen’ın yukarıda bahsedilen, bilgilerin “dokunulmazlık karşılığında aktarılabileceği” bir “gizli temas” talebine atıfta bulunan mektuplar da bulunuyordu.

ABD’nin Meksika’daki büyükelçilik yetkilisi George P. Shaw, ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Raymond E. Murphy’yi, 25 Eylül 1940 tarihli bir mektupla (solda), Joseph Hansen’in “gizli bilgilerin dokunulmazlık karşılığında aktarılabileceği” bir kanal kurma arzusu hakkında bilgilendiriyor.

39. Uluslararası Komite, 1977 ilkbahar ve yaz aylarında elde edilen belgeler ve olgusal materyallere dayanarak, Hansen’ın SWP içinde GPU ajanı ve FBI muhbiri olarak faaliyet gösterdiği konusunda herkesin önünde suçlamada bulunmak için yeterli kanıt olduğu sonucuna vardı. DEUK, 29 Temmuz 1977 tarihli açıklamada şunları belirtti:

Uluslararası Komite, Joseph Hansen’ın Sylvia Franklin, Floyd Cleveland Miller ve Mark Zborowski gibi Stalinist ajanları örtbas ederek GPU’nun suç ortağı olduğunu çoktandır kanıtlamıştır.

Uluslararası Komite şimdi de Hansen’ın FBI ile gizli temas kurduğunu ve SWP’nin iç belgelerini FBI ajanlarına teslim ettiğini kanıtlamıştır.

Uluslararası Komite, dünya Troçkist hareketi ve uluslararası işçi, aydın ve gençlik kitleleri önünde Joseph Hansen’ın şu anda ve asla Troçkist olmadığını kanıtlamıştır.

40. Hansen, SWP’de geçirdiği yılları hakkında hafıza kaybı yaşadığı iddialarını James P. Cannon’a yönelik aşağılayıcı ifadelerle birleştiren Sylvia Doxsee ile yapılan görüşmeye yanıt olarak, yalan, uydurma ve kaçamak cevaplar verme politikasını sürdürdü. Ayrıca Hansen, Uluslararası Komite’nin, “WRP’nin şu anda karşı karşıya olduğu ölümcül sonuçları kabullenmeyi reddettiği” uyarısında bulunuyor ve “Healyciler işçi hareketinin diğer kesimlerine karşı bütünüyle fiziksel şiddete başvurabilecek insanlardır,” diye art niyetle ekliyordu.

41. Ama meydana gelen tek şiddet, İşçiler Birliği’ne yönelik oldu. 16 Ekim 1977’de, İşçiler Birliği Siyasi Komitesi üyesi Tom Henehan, Genç Sosyalistler’in dans etkinliğine nezaret ederken suikasta kurban gitti. Dünyada tek bir Pablocu örgüt bile bu siyasi cinayeti kınamadı.

Tom Henehan, 1975 yılında Dördüncü Enternasyonal'in Uluslararası Gençlik Komitesi'nde konuşurken.

42. Hansen, Alan Gelfand’ın ihraç edildiği SWP Siyasi Komitesi toplantısına katıldıktan tam bir hafta sonra, 18 Ocak 1979’da aniden öldü. Gelfand, COINTELPRO programı sırasında partiye ajanların sızmasıyla ilgili Sosyalist İşçi Partisi’nin açtığı davayı desteklemek üzere bir Amicus Curiae (“Müşahit”) dilekçesi verdiği için ihraç edilmişti. Gelfand’ın dilekçesinde, mahkeme başkanının, ABD Adalet Bakanını SWP içindeki hükümet muhbirlerinin kimliklerini açıklamaya zorlaması gerektiği savunuluyordu. Gelfand’ın dilekçesinde şöyle deniyordu:

Bu muhbirler kesinlikle bu partiyi inşa etmeye yardımcı olmak için SWP’de değildirler. Nihai amaçları partiyi yok etmektir. Bu muhbirler tarafından yapılan çok sayıda “kirli numara”, hırsızlık ve soygun hem bu davada hem de diğer yakın tarihli davalarda iyice belgelenmiştir. Bu tür faaliyetler, muhbirlerin oynadığı kötü niyetli rolü açıkça doğrulamaktadır.

43. Gelfand’ın dilekçesi, SWP liderliği tarafından ciddi bir tehdit olarak görüldü. Kendi avukatları, ajanların ifşa edilmesini zorlamak gibi bir niyetleri olmadan davayı pasif bir şekilde yürütürken, Gelfand, hükümeti ajanlarını tespit edip SWP’den uzaklaştırmaya zorlama konusunda son derece ciddiydi ve bu, SWP yönetimindeki üyelerin ifşa edilmesine yol açabilirdi. SWP Siyasi Komitesi, Gelfand’ın ihraç edilmesini daha fazla erteleyemeyeceğine karar verdi. Gelfand’ın ihraç edilmesi için önerge, SWP Ulusal Sekreteri Jack Barnes tarafından Siyasi Komite’ye sunuldu.

44. Tam altı ay sonra, 18 Temmuz 1979’da Alan Gelfand, Los Angeles’taki bir Federal Bölge Mahkemesi’nde, ihraç edilmesinin Sosyalist İşçi Partisi yönetiminde faaliyet gösteren ABD hükümet ajanları tarafından planlandığını iddia ettiği bir dava açtı. Gelfand Davası’nın gelişimi sonraki konferanslarda ayrıntılı olarak ele alınacak.

45. Ancak iki nokta vurgulanmalıdır. Birincisi, SWP liderleri, Gelfand’ı itibarsızlaştırma çalışırken, davanın amacının hükümetin SWP’ye kimlerin üye olabileceğine karar vermesini sağlamak olduğunu ısrarla iddia ettiler. Oysa davanın açıkça belirtilen amacı, hükümetin SWP liderliğine sızmasını ve ardından parti aygıtı üzerindeki kontrolünü kullanarak onları ifşa etmeye çalışanları ihraç etmesini engellemekti.

46. Gelfand’ın açtığı davada savunulan demokratik ilkeler, Bölge Mahkemesi Hâkimi Mariana Pfaelzer tarafından SWP’nin davanın reddine ilişkin talebini reddetmesiyle açıkça kabul edildi. Hâkim, “hükümetin davacının siyasi partisini manipüle etmesi ve ele geçirmesinin, partinin üyelerinin örgütlenme haklarına ciddi bir müdahale olduğu ve anayasal denetimden geçemeyeceği açıktır,” diye yazdı.

47. İkincisi, SWP liderleri, iddia ettikleri gibi gerçekten sosyalist olsalardı, Gelfand’ın davasına karşı çıkmaları için hiçbir neden bulamazlardı. Gelfand’ın, SWP’nin hükümet tarafından ele geçirildiğine dair iddialarını açık mahkemede çürütme fırsatını memnuniyetle karşılarlardı. Ancak Barnes ve arkadaşları, davanın reddedilemez olgulara dayandığını ve davanın devam etmesinin sadece Gelfand’ın iddialarının değil, aynı zamanda Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturmasının da haklılığını kanıtlayacağını çok iyi biliyorlardı.

48. Bu dava süreci başladığında, Uluslararası Komite, Sosyalist İşçi Partisi’nin neredeyse tüm merkezi liderliğinin, Minnesota’nın Northfield kentinde bulunan küçük bir muhafazakâr okul olan Carleton College mezunları olduğunu keşfetti. SWP Ulusal Sekreteri Jack Barnes başta olmak üzere, bu yeni üyeler, CIA’nın ajanlarını doldurduğu “Küba İçin Dürüst Tavır Komitesi” aracılığıyla, kolej müdürü Richard Gilman’ın 1979’da kullandığı ifadeyle, SWP’ye “sokulmuştu.”

49. Neredeyse dört yıl süren Gelfand Davası’nın seyrini burada özetlemeye çalışmayacağım. Bu konu, bu hafta içinde verilecek birkaç konferansın konusu olacak. Ama davanın sonucunun, Uluslararası Komite tarafından ortaya çıkarılan kanıtların ve iddiaların, yeminli ifadeler ve yasal olarak onaylanmış belgelerle tamamen doğrulanması olduğunu vurgulamak zorundayım. Aslında, Alan Gelfand ve kendisinin baş avukatı John Burton tarafından elde edilen kritik ek bilgiler, Hansen, Novack ve SWP liderliğinin, Hansen’ın FBI ve GPU ile olan bağlantıları hakkında yalan söylediğini kesin olarak ortaya çıkardı. Alan’ın yürüttüğü mücadelenin siyasi önemi ve kahramanca niteliği, Troçkist hareketin tarihinde sonsuza dek hatırlanacaktır.

Coyoacán'da Troçki'nin muhafızlarına liderlik eden Harold Robins, Alan Gelfand ile birlikte, 1983 yılının başları.

50. Okula hazırlarken, soruşturmaya bizzat katılanlar bile, Gelfand Davası’nın da bir parçası olduğu Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturmasının devasa boyutu karşısında hayret etmekten kendilerini alamadılar. Bu soruşturma, amansız bir muhalefete, tehditlere ve hatta şiddete rağmen yürütüldü.

51. Soruşturmanın başlatılmasındaki siyasi dürtünün ilk olarak Gerry Healy’den geldiği şüphe götürmez. 1930’larda, Moskova Duruşmaları ve GPU’nun Troçkist harekete karşı terör harekâtı sırasında Stalinist hareketten kopan Healy, Hansen’ın Dördüncü Enternasyonal’in güvenliğine yönelik küçümseyici tavrının uğursuz sonuçlarını kavrayabilecek bir konumdaydı.

52. Hansen ona “paranoya” suçlamasını yönelttiğinde, Healy bunu sadece kişisel bir hakaret olarak görmedi. Aksine, Hansen’ın Dördüncü Enternasyonal’e ajanların sızmasının oluşturduğu tehlikeyi alaycı bir şekilde reddetmesi, Healy’nin hemen Mark Zborowski ve Ramon Mercader örneklerini hatırlamasına neden oldu. Ve kendi kendine, Coyoacán’da Troçki’nin suikastına tanık olmuş olan Hansen’ın, devrimci hareket içinde uyanık olmanın gerekliliğini nasıl göz ardı edebildiğini sordu.

53. Gerry Healy kesinlikle “sert bir adam”dı. 1930’ların acımasız olayları ve trajedileri içinde politik olarak yetişmiş bir kuşağın mensubuydu o. Stalinizmle kopuşuna yol açan eser, Max Shachtman’ın Moskova Duruşmasının Ardındakiler adlı broşürüydü. Healy, Troçki’nin 2 Kasım 1937’de yayımlanan “Bütün İşçi Örgütlerine Açık Mektup”ta yaptığı uyarıyı hiç unutmamıştı:

İşçi hareketi, kendi saflarında Stalin’in kliği ve onun uluslararası ajanları kadar acımasız, tehlikeli, güçlü ve vicdansız bir düşmanla hiç karşılaşmamıştı. Bu düşmana karşı mücadelede ihmalkârlık, ihanetle eşdeğerdir. Ciddi devrimciler değil ama sadece gevezeler ve amatörler, kendilerini acınası öfke patlamalarıyla sınırlayabilirler. Stalinistlerin manevralarını, entrikalarını ve suçlarını takip edecek, işçi örgütlerini bekleyen tehlikeye karşı uyaracak ve Moskova gangsterlerine karşı en iyi savunma ve direniş yöntemlerini geliştirecek özel komisyonların oluşturulması ivedidir.

54. Healy’nin Troçkist hareketin tarihsel deneyimini hatırlatması şunlarda ifadesini bulmuştu: Hansen’ın “Healy’nin Diyalektiğinin Sırrı”na WRP’nin yanıtı, Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal’i başlatma kararı ve GPU Troçki’yi Nasıl Öldürdü kitabının hazırlanması.

Gerry Healy, 1964

55. Healy’nin müdahalesi, İşçiler Birliği’nin genç kadroları arasında güçlü bir karşılık buldu. Bu nasıl açıklanabilir? Birincisi, İşçiler Birliği kadroları, Pabloculuğa karşı Uluslararası Komite tarafından yürütülen mücadele sayesinde Troçkizmin perspektifine ve programına kazanılmıştı. Parti kadrolarının siyasi bakış açısını, Cannon’ın 1953’te yazdığı Açık Mektup ve SWP’nin Troçkizme ihanetine karşı Sosyalist İşçi Birliği’nin (SLL) 1961-63’te yazdığı kritik belgeler şekillendirmişti.

56. Uluslararası Komite’nin Troçkist hareketin sürekliliğine verdiği önem, İşçiler Birliği kadrolarına tarih meselelerine yönelik ciddi bir tutum aşıladı. İşçiler Birliği kadrolarının siyasi bilincinde, bugünkü görevlerimiz ile Dördüncü Enternasyonal’in önceki deneyimleri ve bunun ötesinde Ekim Devrimi, Komünist Enternasyonal’in ilk dört kongresi ve Sol Muhalefet’in kuruluşuna ve sonraki mücadelelerine yol açan meseleler arasında derin bir siyasi bağlantı olduğu anlayışı mevcuttu.

57. Bu, İşçilerin Devrimci Partisi’nin bu mücadeleden giderek çekilmesine rağmen, İşçiler Birliği’nin Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturmasını kararlılıkla ve hatta kıyasıya sürdürmesinin nedenini açıklıyor.

58. Dördüncü Enternasyonal’in tarihsel deneyimine, siyasi ilkelerine ve programatik temellerine yönelik ilgi, Uluslararası Komite kadrolarının eğitiminin temelini oluşturuyordu ve bu, Sosyalist İşçi Partisi ve Pablocu Birleşik Sekreterlik (özellikle Hansen’ın doğrudan etkisi altında olan, Britanya’daki Uluslararası Marksist Grup ve Avustralya’daki Sosyalist İşçi Birliği gibi şubeler) içinde hâkim olan kaba pragmatizm, oportünizm ve sinizm atmosferinin tam zıttıydı.

59. Bu örgütlerin liderleri, Uluslararası Komite’nin ortaya çıkardığı kanıtlar ne kadar mahkûm edici olursa olsun, bunlardan etkilenmediler. DEUK’un 29 Temmuz 1977 tarihli açıklamasında belirtildiği gibi, “Uluslararası Komite’ye karşı o kadar büyük bir siyasi nefretle yanıp tutuşuyorlar ki, Hansen’la birlikte cehenneme bile giderler.” Tarık Ali gibi müzmin oportünistlerden ve kendini tanıtmak için her yolu deneyenlerden başka bir şey beklenemezdi; Pablocu gruplar içinde rahatça gizli görevde çalışan çok sayıda polis ajanından bahsetmiyoruz bile.

60. Ancak Hansen’ın SWP liderliğindeki yerini korumasını sağlayan sadece siyasi yozlaşma değildi. Üyelerin çoğunluğunu oluşturan orta sınıf unsurlar, Hansen’ı görüşlerinden dolayı değil, Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal’in ortaya koyduğu tarihsel deneyimlere ve siyasi sorunlara ilgisiz ve kayıtsız oldukları için destekliyorlardı.

61. Protesto siyasetinin kısa vadeli meseleleriyle meşgul olan ve dolayısıyla kapitalist devleti yıkmak yerine reformlar için baskı yapmaya odaklanan Pablocu üyeler, devletin örgütlerine sızması konusunda özellikle endişelenmek için bir neden görmüyorlardı. SWP’nin tabandaki üyeleri, Hansen’ın GPU ve FBI ile bağlantılarını teşhir eden bildiriler dağıtan İşçiler Birliği üyelerini savuştururken verdikleri ortak yanıtlar “Ne olmuş yani?” ve “Kimin umurunda?” idi. SWP üyeleri arasında siyasi slogan niteliği kazanan bir başka ifade ise “Ajanlar iyi iş yapar” şeklindeydi.

62. Bu son siyasi bilgelik, Hansen’ın, partinin önde gelen üyelerinden Roman Malinovski’nin Çarlık gizli polisi Ohrana ajanı olduğunun ortaya çıkmasından Bolşeviklerin çıkardığı dersleri çarpıtmasından kaynaklanıyordu.

63. Bu ajanın partinin çalışmaları üzerindeki etkisi yıkıcı olmuştu. Ohrana’ya sağladığı bilgiler sayısız tutuklama ve ölüme yol açmıştı. Bolşevikler, Malinovski davasını incelerken, devrimden önce Rus parlamentosunda partinin önde gelen sözcülerinden biri olan bu ajanın, Bolşeviklerin görüşlerini kamuoyuna duyuran konuşmalar yapmak zorunda kaldığını not ettiler. Malinovski, muhbir olarak sinsi görevlerini yerine getirmek için, istemeden de olsa partinin çıkarlarına hizmet eden bazı siyasi işlevleri yerine getirmişti.

64. Ancak bu açıklama, devrimci hareket içindeki ajanların “iyi işler” yapabilecekleri gibi yanıltıcı gerekçelerle onların rolünü onaylamak amacıyla yapılmamıştı. Sonuçta, iktidara geldikten sonra Bolşevik rejim, karşıdevrimci casusların faaliyetleriyle mücadele etmek için Çeka’yı kurdu. Casuslar, devrimci davaya istemeden yaptıkları katkılardan dolayı ödüllendirilmediler. Harold Robins, Malinovski’nin kaderini katı bir şekilde şöyle yorumlamıştı: “Bolşevikler onu yakalayınca, vurdular.”

65. Hansen’ın Malinovski olayını çarpıtması, SWP üyeleri arasında siyasi rehavet yaratmak, ajanların hem iyi hem de kötü işler yaptıkları ve iyi işlerin kötü işlerden daha önemli olabileceği fikrini yaymak üzere tasarlanmıştı. Gerçek devrimciler, ajanlara ve onların faaliyetlerine karşı böyle dengeli, yüzde 50-50’lik bir tutum sergilemezler. Victor Serge anılarında, polis ajanını “sadece bir muhbir değil, aynı zamanda bir baştan çıkarıcı, bir yıkım stratejisti” olan bir “provokatör” olarak tarif etmişti.

66. SWP liderliği tarafından ileri sürülen ve cahil ve kayıtsız taban üyeleri tarafından kabul edilen bir başka argüman daha vardı. SWP lideri Larry Seigle, 7 Nisan 1978’de Alan Gelfand’a yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Parti, saflarında ajan avcılığını kabul edemez ve etmeyecektir.” “Ajan avcılığı” gibi, sanki “komünist avcılığı” veya “Yahudi avcılığı” ile aynı anlamı taşıyormuş gibi bu anlam yüklü terimin kullanılması, polis ve istihbarat teşkilatlarıyla bağlantıları olduğu kanıtlanmış olsa bile, herhangi bir parti üyesinin siyasi samimiyetinin sorgulanmasını yasaklamak amacıyla kullanıldı. Bu kuralın pratikte uygulanması, polis ajanlarına ifşa edilmemeleri konusunda mutlak koruma sağladı.

67. Yarım yüzyıl boyunca, eğilimler ve onların liderleri ile üyeleri tarafından Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal’e karşı alınan tutumun, onların siyasi yönelimlerinin son derece doğru, hatta kusursuz bir göstergesi olduğu kanıtlandı. Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal’in kınanması, her zaman Troçkizmin reddedilmesiyle yakından bağlantılı olmuştur.

68. WRP’nin liderleri Cliff Slaughter ve Michael Banda, on yıl boyunca, Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal’in ateşli destekçileri oldular. Soruşturmayı eleştiren ve karalayanları topa tutan çok sayıda makale yazdılar. Ancak 1985 yazında ve sonbaharında WRP’de patlak veren krizin ortasında ve Uluslararası Komite’den ayrılmaya hazırlanırken, Slaughter ve Banda, daha önce yazdıkları her şeyi unutarak, Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal’i şiddetle kınadılar. Hansen’in sözlerini benimseyen Banda, soruşturmayı “delice bir cadı avı, daha doğrusu Healy’nin paranoyak şizofrenisini ve anti-teori empirizmini tatmin etmek için yapılan çaresiz bir adli manevra” olarak nitelendirdi. Banda bu histerik tiradını yazmasından birkaç hafta sonra Troçki’yi kınadı ve Josef Stalin’e olan sınırsız hayranlığını ilan etti.

Cliff Slaughter

69. Slaughter, Banda’nın Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal’i kınamasını onayladı ve buna, soruşturma çalışmalarının Stalinizme ve Pabloculuğa karşı teorik mücadelenin yerine geçtiği iddiasını ekledi. Bu iddianın absürtlüğü, Banda ve Slaughter’ın Troçkizmi bilinçli olarak reddettikleri bir dönemde ortaya atılmış olmasıdır. Banda, Stalinizmin savunucusu ve Siyonizmin özürcüsü haline gelirken, Slaughter, Leninist parti anlayışını reddetmesine ve küçük burjuva anarşist hümanizmi benimsemesine yol açan uzun sağa kayma sürecine girmişti.

70. Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal’in Pabloizm’e karşı mücadeleden ve Marksizm’in gelişiminden uzaklaşmayı işaret ettiği iddiasına yanıt olarak, Uluslararası Komite’nin 1975 ile 1985 arasındaki tarihi tam tersini kanıtlamaktadır. İşçi Birliği’nin Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal’e yoğun katılımı, WRP’ye karşı Troçkizm’in programını ve Marksizm’in felsefi temellerini savunmasıyla ayrılmaz bir şekilde bağlantılıydı.

71. Aslında, WRP’nin oportünizme kayışına ve Healy’nin diyalektik yöntemi çarpıtmasına karşı çıkan İşçi Birliği’nin başlıca belgeleri, Gelfand davasının en yoğun aşamasında, yani duruşma hazırlıkları sürerken yazılmıştır.

72. Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal, Troçkist hareketin tarihinde önemli bir bölüm oluşturur. Bulguları yarım asırlık bir zamanın sınavından geçmekle kalmamıştır, soruşturma çalışmaları da devam etmektedir. Eric London yoldaşın, 1941’de 18 SWP liderinin yargılanması ışığında Hansen’ın FBI ile ilişkilerini analizi ve Sylvia Ageloff’un Lev Troçki suikastında oynadığı rolü irdelemesi, emperyalizmin ve Stalinizmin Dördüncü Enternasyonal’e karşı ortak komplolarını anlamaya yapılan önemli katkılardır.

73. Uluslararası okula giriş niteliğindeki sözlerimi tamamlarken, parti güvenliğinin her şeyden önce siyasi bir mesele olduğunu vurgulamalıyım. Güvenlik ihtiyacının kabulü, kapitalist devletin doğası, sınıf mücadelesinin yasaları, emperyalist dönemin karakteri, dünya kapitalizminin nesnel krizi ve parti programına derin bir bağlılıktan kaynaklanmaktadır. Örgütsel güvenliği sağlama gibi karmaşık bir sorunu anlamak için gereken teorik ve siyasi bilinç düzeyi, oldukça eğitimli ve politik olarak sağlam Marksist kadrolar gerektirir.

74. Devrimci kadroların gelişimi, demokratik, disiplinli ve devlet saldırılarına direnebilen bir rejim sağlayan, açık siyasi ilkelere dayanan iç ilişkileri gerektirmektedir. Hem oportünist rehavetten hem de korku kaynaklı histeriden kaçınmalıdır. Siyasi uyanıklık panikle bağdaşmaz. Sızmaya karşı en güçlü savunma, siyasi olarak eğitimli ve iyi yetiştirilmiş kadrolardır. Bu, iç demokrasiyi ve dikkatle örgütlenmiş bir güvenlik programını sürdürmek için elzemdir. Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturmasının en hayati derslerinden biri budur.

75. Önümüzde çok zorlu bir hafta var. Konferanslar tarih, siyaset ve hatta hukukla ilgili çok sayıda konuyu kapsayacak. Ama zorlu ve tehlikeli bir dönemde yaşıyoruz ve nesnel olaylar kadrolarımızdan büyük taleplerde bulunacak. Hedefli suikastların ve soykırımın normalleştirildiği ve burjuva demokrasisinin temel anayasal temellerinin parçalandığı bir dönemde, siyasi güvenlik meselesinin büyük önem kazandığı apaçık ortadadır. Bunlar, dünya ölçeğinde sınıf mücadelesinin muazzam tırmanışının ve iç savaşa ve toplumsal devrime geçiş sürecinin tezahürleridir. Bu uluslararası okulun amacı, Sosyalist Eşitlik Partisi ve DEUK kadrolarının politik düzeyini, dünya kapitalizminin hızlanan krizinin getirdiği zorlu görevlere cevap verecek şekilde yükseltmek ve Amerikan ve uluslararası işçi sınıfını iktidarın ele geçirilmesine ve dünya sosyalist toplumunun inşasına hazırlamaktır. Dikkatle dinlediğiniz için teşekkür ederim, yoldaşlar.

Loading